20 Mart 2014 Perşembe

göbek bölgesindeki yağları yakan formül

250 gr yoğurda
1 tatlı kaşığı zencefil
" Zerdecal
" tarçın
Karıştırın
Sabah veya sabah akşam yemekten 30 dk önce aç karna yenecek
Karın bölgesinden 4 günde 2 kilo verebilmek için

6 Eylül 2013 Cuma

İştah Kesen 20 Yiyecek

1. Karnabaharı ve brokoliyi hafifçe haşlayıp yoğurtla tatlandırın. Bu karışım lif açısından zengin olduğundan sizi uzun süre tok tutar.
2. Salatalığı iyice yıkayın ve kabuklarıyla birlikte ince dilimler halinde kesip üzerine bol bol dereotu serpin. Bu sebzenin kalorisi yok denilecek kadar az ve oldukça tok tutucudur.
3. Tatlı olarak 250 gr. mor eriği biraz tarçınla haşlayın. Bu meyve früktoz açısından oldukça zengin olmakla birlikte tatlı ihtiyacınızı da karşılayacaktır.
4. Albümin iştahı kapatır. Bir porsiyon yeşil fasulyeyi 20 dakika suda haşlayıp sirke, karabiber ve biraz tuzla tatlandırın. İsterseniz yağsız krema da katabilirsiniz.
5. 200 gr. ananası incecik doğrayın ve süzgeçten geçirin. İçine 100 gr. kefir ve taze nane ekleyin. Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur. Ayrıca selülit oluşumunu da engeller.
6. Kendinize yeşil salata, uskumru veya ton balığı, kivi ve portakaldan oluşan bir ziyafet hazırlayın. Balığın içeriğindeki İyot, tiroit bezinin İşlevlerini hızlandırdığından açlık hissi giderilir.
7. Öğünler arasında acıktığınızda kuru erik yiyin. Kuru erik kan şekerinin düşmesini engeller. Ancak fazla abartmayın. Çünkü bir kuru erikte 8 kalori var.
8. Haftada iki yumurta yiyin. Çünkü yumurtada bol miktarda triptofan var. Bu da neşenizin yerine gelmesini sağlar.
9. Enerjisiz kalmak için 1 demet maydanozu blenderden geçirip sebze suyla karıştırın. Bir-iki damla acı biber sosu ekleyin ve bunu bir güzel için. Bu içeceğin içindeki C vitamini ve bitkisel maddeler yağ yıkımını kolaylaştırır.
10.Kırmızı elmayı ince dilimler halinde kesip 1 çay kaşığı kıyılmış ceviz ve yarım çay kaşığı yonca balıyla karıştırın. Bu karışımın içeriğindeki değerli lifler hem doyurucu hem de bağırsakları çalıştırıcı etki gösterir.
11. Yağsız kaşarı ince ince dilimleyin ve siyah zeytin ile süsleyin. Üzerine 1 yemek kaşığı sirke dökün. Bu, birkaç saat için açlığınızı giderecektir.
12. Karaciğerlerinizi çalıştırmak için 10 adet enginar kökünü, içine 1 doğranmış soğan, karabiber tanesi ve yarım limon katılmış suda haşlayın. Daha sonra 1 çay kaşığı bal, iki sap kekik ve biraz limon suyunu kaynatın. Enginar köklerini süzün ve hazırlamış olduğunuz karışımın İçinde biraz pişirip çıkarın.
13. Bol bol böğürtlen yiyin. Böğürtlen sizi hem neşelendirir, hem de tok tutar. Kan şekerinizin yükseleceğinden korkmayın. Çünkü böğürtlenin içeriğindeki doğal şekerler kan şekerini hiçbir şekilde etkilemez.
14. Kahvaltıda armut yiyin. Armudu rendeleyin ve yulafa katın. Bu karışıma biraz da yoğurt ekleyin. Armudun içeriğindeki früktoz uzun süre açlık hissetmemenizi sağlar.

15.
 Günü canlı geçirmek için kendinize yulaf ezmesi hazırlayıp içine kuru meyveler katın. Bu, karbonhidrat ihtiyacınızı karşılayacaktır.
16. Kendinize portakal ve 50 gr. ıspanak yaprağından oluşan bir salata hazırlayın. Salatayı 50 gr. yağsız yoğurt, bir tutam tuz ve karabiberden oluşan bir sosla tatlandırın. Hem enfeksiyonlara karşı korunun hem de midenizi doyurun.
17. Meyve suyunun içine katacağınız soda, magnezyum ihtiyacınızı karşılayacak ve açlığınızı giderecektir.
18. Bezelyenin içeriğinde de bulunan albümin, iştahınızı kapatmak için iyi bir besindir. Bu nedenle sık sık bezelye çorbası için.
19. 200 gram kadar yağsız yoğurdun içinde 1-2 kaşık yulaf koyup karıştırırsanız, bu sizi 1 saat boyunca tok tutmaya yetecektir.
20. Acıktığınızı hissettiğinizde, içine limon veya yeşil elma dilimleri eklenmiş büyük bir bardak soğuk su içerseniz, atıştırma isteğiniz belli bir miktarda giderilmiş olur.

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Sivrisinek Kaşıntısına Ne İyi Gelir?


İlkbaharın son günlerinin tadını çıkartıp yaza girmek için hazırlandığımız şu günlerde sıcak kadar insanları çıldırtan bir ikinci nedende sivrisineklerdir. Daha önce çok okunan Sivrisinek Yakalama Yöntemi yazımız öncelikle bunu kökünden yok edecek tedbir ve çözüm olması açısından önemliydi ama ne yaparsanız yapınsivrisinek tarafından ısırılmış-sanız artık yeni bir sorununuz var demektir. Sivrisinek ısırığının ne kadar kaşıntırdığını bilmeyeniniz yoktur herhalde. İnsan kaşıntıdan deliye dönecek seviyeye ulaşabilir hele birde uykuda iseniz :)
Aşağıda paylaştığımız yöntemler her ne kadar doğal ve bitkisel yöntemler olsalar da her insanın vücut yapısı, alerjik durumu nedeniyle vb sebeplerle çeşitli tepkiler ve farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle oluşabilecek farklı durumlarda mutlaka doktorunuza başvurun.( Not: Başka bir şey tarafından ısırılmış olabileceğinizi de göz ardı etmeyin)
BUZ TERAPİSİ: Sivrisineklerin ısırdığı bölgelere buz koyun. bu yöntem hem kaşıntıyı azaltacak hem de şişme ve kızarıklığı önleyecektir.
AROMATİK YAĞLAR: Kaşınan bölgeye çay ağacı ya da lavanta yağı sürün. Kaşıntı hissini azaltacaktır.
ELMA SİRKESİ: Sivrisineklerin ısırdığı bölgelere elma sirkesi sürebilirsiniz. İçindeki asit sayesinde kaşıntı hissini dindirecktir.
BAL: Oldukça şifalı bir gıda olan bal, yapısındaki anti-enflematuar özelliği sayesinde kaşıntı ve kızarıklıklara iyi gelir.
POŞET ÇAY: Gözaltı şişliklerine iyi gelen çay banyosu, ısırıklara ve kaşıntıya da iyi gelir.
KARBONAT: Sirisinek ısırıklarına karbonatın iyi geleceği aklınıza gelir miydi? İçeriğindeki sodyum bikarbonat sayesinde cilt yüzeyindeki hassasiyeti gidererek kaşıntı hissini dindirir.
FESLEĞEN: Güçlü bir aromaya sahip olan fesleğenin de kaşıntılara iyi geldiği biliniyor.
LİMON: Anti bakteriyel etkisi sayesinde limon suyu hem sivrisinek’in bıraktığı mikrobu kırar hem de kaşıntıyı alır.
NANE: Diş macununun kaşıntıya ve yanmaya iyi geldiğini duymuşsunuzdur. Bunun temel nedeni içeriğindeki nane aromasıdır. Kaşınan bölgeye nane sürdüğünüzde nasıl ferahlattığını göreceksiniz.
MUZ: Muz püresinin de kaşıntıya iyi geldiği söyleniyor.
SÜT VE SU: Sütü sulandırarak cildinize uygulayın, kaşıntı hissiniz azalacaktır.
ALOE: Güneş lekelerine iyi gelen Aloe Vera’nın kaşıntıya da iyi geldiği söyleniyor.
Alıntıdır

19 Ocak 2013 Cumartesi

Her kimyasalın ekolojikalternatifi var



Modern zamanları yaşarken kadınlar da erkekler de oradan oraya koşturup duruyor. Kimsenin boş vakti yok. İşte bundan dolayı içi zararlı kimyasallarla dolu temizlik maddeleri bizim için önemli. Düşünsenize, çamaşır makinenizin bir gözüne deterjan bir gözüne yumuşatıcı koyup kapatıyorsunuz. 1-2 saat sonra mis kokulu, bembeyaz çamaşırları alıyorsunuz. Bulaşık makinesindeki durum bundan farklı değil. En yağlı, kirli bulaşıklar pırıl pırıl elinizde. Evinizi bir siliyorsunuz mis gibi kokuyor, ortamın enerjisi değişiyor sanki. Tüm bunlar çok pratik, etkili gibi duruyor; ama ya sağlığımız? Erkan Şamcı bu soruya şöyle cevap veriyor: “Kimyasallar hayatı kolaylaştırırken aslında daha sağlıksız, daha kısa, ‘sadece’ kendinizi düşündüğünüz bir hayat sunar. Ekolojik yaşam hem sizin hem de başka canlıların hayatını garanti altına alırken daha uzun, sağlıklı, huzurlu bir hayat vadeder. Giderek sunileşen hayatta insanları maddi-manevi ayakta tutacak tek şey doğal yaşamaktır.” Hâl böyle olunca biraz fıtri yaşamaya, biraz öze dönmeye ne dersiniz? Bunun için Erkan Şamcı’nın alternatif yöntemlerine kulak kabartmak lazım. Doğallığın, fıtri olanın tadına vardığınızda zaten bir daha vazgeçemeyeceksiniz…

Çamaşır deterjanı yerine: Bir kalıp doğal sabun alınıp rendelenir. İki litre suyun içine konur. Karıştırılıp sabun eriyene kadar kaynatılır. İçine 1 çay bardağı boraks, 1 su bardağı da çamaşır suyu eklenir. Karıştırılarak 5 dakika kadar daha kaynatılır. Sonra geniş ağızlı bir kabın içine karışım alınır. Soğudukça katılaşan malzemeden kullanılacağı zaman bir kupa alınıp cezvede eritilerek makinenin deterjan haznesine konur (biraz sulandırabilirsiniz de). Yumuşatıcı gözüne de elma sirkesi eklenir. Çamaşırlarınızın parlak, yumuşak ve tertemiz olduğunu göreceksiniz. Eğer sabunu eritmeden koyarsanız çamaşırlarınızda sabun kalabilir ya da su tahliye hortumu tıkanabilir…

Bulaşık deterjanı yerine: Bir kupanın içine 1 yemek kaşığı karbonat, 1 tatlı kaşığı boraks, 1 tutam limon tuzu, bir tatlı kaşığı hardalı koyup sıcak su yardımıyla hepsini karıştırıp eritin ve bulaşıkların üstüne rastgele dökün. Evde kullanılmış limon varsa onu da çatal-bıçak sepetinin kıyısına köşesine sıkıştırın. Sıcak suyun yardımıyla limon bulaşıklarınızı hem çok iyi parlatacak hem de kötü kokuları önleyecektir.

Genel temizlik maddeleri yerine: 1 litre sıcak suyun içine 1 yemek kaşığı karbonat, 1 tatlı kaşığı boraks, 1 çay kaşığı arap sabunu, birkaç damla portakal, limon ya da lavanta yağı, 1 çay bardağı sirke iyice karıştırılır. Püskürtme özelliği bulunan bir şişenin içine konulduktan sonra her yerin tozunu bu karışımla alıp her türlü genel temizlik için kullanabilirsiniz. Parkeleri silerken de suyun içine arap sabunu koymanız yeterli. Eğer ‘illa da hijyen’ diyerek bu konuda takıntınız var ise bir yemek kaşığı boraks da ilave edebilirsiniz. Çünkü boraks bir ameliyathaneyi bile dezenfekte edebilecek güçte, en doğal dezenfektandır. Asla zehirli değildir.

Mobilya cilaları yerine: Bir ölçü zeytinyağına bir ölçü sirkeyi püskürtebileceğiniz bir şişeye koyup karıştırmanız yeterli. Hem lekeler kolaylıkla çıkar hem de mobilyalarınız pırıl pırıl parlar. (Elde etmek istediğiniz miktara göre çay bardağı, su bardağı, kahve fincanı kullanabilirsiniz.)

Kireç çözücüler yerine: Çaydanlık, su ısıtıcıların içine bir tutum limon tuzu koyup kaynatabilirsiniz. Kirecin hızla çözüldüğünü görüp şaşıracaksınız. Sirke de aynı işlevi görüyor. Ayrıca sirkeli su kaynatılan evde kötü kokular yok olur, havadaki zararlı mikroplar ölür. Özellikle bulaşıcı hastalık yaşanan evlerde sirkeli su kaynatmakta fayda var.

Cif yerine: Karbonat, çamaşır sodası cifin işlevini fazlasıyla görüyor. Daha inatçı yüzeyler için de bir limonu ikiye kesip üzerine limon tuzu ya da karbonat döktükten sonra ovalamak yeterli.

Halı temizleyiciler yerine: Halılarımızda bizim gözle görmediğimiz, özellikle alerjisi bulunan, astım hastaları ve bebekler için zararlı canlılar yaşıyor. Dolayısıyla sık olmamakla birlikte ara ara halıların üzerine mısır nişastası ya da boraks serpip 10-15 dakika beklettikten sonra süpürerek bu canlılardan kurtulmanız mümkün. Yalnız nişasta ya da boraksı ölçülü şekilde serpmenizde fayda var. Erkan Şamcı bazı süpürge motorlarının bu maddeler çok serpildiğinde zarar görebileceğini belirtiyor.
Böceklerle doğal mücadele yöntemleri

Erkan Şamcı: “Böcekleri iyi tanımak gerekiyor. ‘Onuncu kattaki bir eve acaba neden girer?’ diye düşünmek lazım. Onları biz çağırıyoruz, hayat şartlarını biz oluşturuyoruz. Yemek kalıntılarını mutfakta bırakıyoruz, masanın altına kaçan ekmek kırıklarını, yiyecek parçalarını almıyoruz, ortamı temiz tutmuyoruz, toz almıyoruz, evimizdeki çatlakları, delikleri kapatmaya üşeniyoruz. Su ihtiyaçlarını damlayan musluklardan ya da temizlik esnasında ıslak bırakılan yüzeylerden karşılıyorlar. Hâl böyle olunca evimize yerleşen böcekler bir türlü terk etmek istemiyor. Ev temizse, çatlak, delik yoksa, ortalıkta yiyecek bırakılmıyorsa, su kaynağı bulunmuyorsa hiçbir böcek orada yaşamak istemez. Evindeki böceklerden şikâyet edenler önce tüm bu sebepleri ortadan kaldırmalı. Buna rağmen kurtulamıyorlarsa doğal çözümler mevcut. Onlarla mücadele etmek için çok etkili zehirler kullanmaya gerek yok. Küçücük yaratıklara tankla ateş etmenin insani bir tarafını göremiyorum. Böcekleri tanıdıktan sonra aklımızı kullanmanız yeterli.”

Karıncalar için: Karıncalar salatalık kabuğunu hiç sevmez. Bulundukları yere salatalık kabuğu koyduğunuzda oradan bir daha çıkmadıklarını göreceksiniz. Aynı şekilde tebeşirden de hiç hoşlanmıyorlar. Bunun için de gelmemesini istediğiniz yere tebeşirle çizgi çekmeniz yeterli. Bu çizgiyi kesinlikle aşmadıklarını hayretle gözlemleyeceksiniz. Çok çok mecbur kalmadığınız müddetçe uygulamamanız gereken bir diğer yöntem de karıncaların çıktığı yere bebe pudrası dökmektir. Pudra nefes almalarını engeller ve onları toplu şekilde öldürür.

Oryantal hamam böceği için: Çok dayanıklı ve en uzun yaşayan canlılar arasındadır. Hafızaları iyidir. Ev sahibiyle yabancıları dahi ayırt edebilirler. Genelde geceleri herkes uyuduktan sonra çıkarlar. 2 ay açlığa, 10 gün de susuzluğa dayanabilirler. Kafaları koptuktan sonra bile 10 gün yaşarlar. Başı koptuğu için değil, su içemedikleri için ölürler. Defne yaprağı, okaliptüs, sarımsak, nane yaprağını, karbonatı, sirke ve limonu hiç sevmezler. Bunlardan bir ya da birkaçını böceklerin çıktığı yerlere koyabilirsiniz. Bir de onlar için tuzak yem hazırlayabilirsiniz. Haşlanmış patatesin içine yumurta sarısı (iki yiyeceği de çok seviyorlar) bir miktar da boraks koyup hamur hâline getirin. Minik minik toplar yaparak böceklerin genelde çıktığı yerlere koyun. Boraks onların ölmesini veya ortamlarından uzaklaşmalarını sağlayacaktır. Onlarla mücadele etmediğinizde ise bir çift böcek 1 yılda 200 bin adede ulaşır. Yaptığınız mamanın başka hiçbir canlıya zararı yoktur. Boraks toksik (zehirli) bir madde değildir.

Fareler için: Fareler unlu gıdaları çok sever. Bir miktar unun içine biraz boraks koyup suyla karıştırın. Yuvarlanabilecek bir hamur elde edin. Küçük toplar yaparak onların geçtiği yerlere koyun. Boraks sindirim sistemlerini bloke edip onları öldürecektir. Farelerin metabolizmaları çok güçlüdür. Sürekli verilen zehirlere bağışıklık geliştirip ölmeyebilirken bu karışım hem doğaldır hem de kesin çözümdür…

Bitkileri böceklerden korumak için: Çiçek ve bitkileri böceklerden temizlemek için satılan zehirlerin hepsi hem bitkiyi hem doğayı hem de insanı (dolaylı yoldan) zehirliyor. Hâlbuki bunların hiçbirine gerek yok. Bir püskürtmeli şişenin içine 1 litre suya 1 tatlı kaşığı arap sabununu koyun, iyice çalkalayıp sabunu erittikten sonra çiçeklerin üzerine püskürtün. Yalnız hastalanmış çiçeğin yanındakilere de bu karışımı uygulamayı unutmayın.

Yaz aylarında sinek ve diğer uçan canlılardan korunmak için: Erkan Şamcı evde sineklerden korunmak için 24 saat takılı duran prizlere de soluğumuz havayı berbat eden spreylere de karşı. Çünkü onların doğaya, insana verdiği zarar büyük. Ki doğal bir alternatif zaten var. Yatmadan önce vücudunuza okaliptüs ya da nane yağını sürebilirsiniz. Bunu yapmak istemiyorsanız, bir tasın içine bu yağlardan damlatıp canlıların odaya girmesini engelleyebilirsiniz. Sarımsak yemek de etkili. Sarımsak yemiş ya da yanına koymuş birine sinekler yaklaşmıyor. Bulunduğunuz odada defne yaprağı yakmak da sineklerin mekânı terk etmelerine yetiyor. Tabii tüm bunlardan önce pencerelerde sineklikler bulunması, açıkta şekerli gıdaların, yemek artıklarının bırakılmaması, evin temiz tutulması elzem. Bu önlemler alındıktan sonra yine sinek geliyorsa o zaman mücadeleye başlamak lazım.

alıntıdır

29 Ekim 2012 Pazartesi

salatalık


 sizin için salatalık eski salatalık olmayacak.
1-Salatalık, günlük ihtiyacınız olan birçok vitamini içerir. Tek bir salatalıkta Vitamin B1, Vitamin, B2, Vitamin B3, Vitamin B5, Vitamin B6, Folik Asit, Vitamin C, Kalsiyum, Demir, Mağnezyum, Fosfor, Potasyum ve Çinko ihtiva eder.
2- Öğleden sonra yorgunluk mu hissettiniz? Kahveyi, çayı, soğuk içecekleri bir tarafa bırakın ve bir salatalık yiyin. Salatalık iyi bir B vitaminler ve Karbonhidratlar kaynağıdır, yediğinizde saatler sürecek yorgunluğunuzu kısa bir sürede ortadan kaldırır.
3- Banyo veya duştan sonra aynanızın buğulanmasından şikâyetçi misiniz? Bir salatalık dilimini alıp aynayı ovun. Hem buğulanma yok olacak hem de pırıldayan bir aynaya ve nefis bir kokuya sahip olacaksınız.
4- Haşereler bahçenize veya saksı bitkilerinize zarar mı veriyor? Bahçeniz için bir alüminyum tabağa (ya da alüminyum folyoya) salatalık dilimlerini koyup, ortada bir yere yerleştirin. Saksılarınıza ise birkaç dilimi toprağın üzerine yine alüminyum tabak veya folyo ile yerleştirin. Bütün mevsim haşerelerden kurtulacaksınız. Salatalıkta ki kimyasallar alüminyum ile etkileşerek insanların algılayamadığı ama haşereleri deli eden bir koku yayar ve onların ortadan kaybolmalarına neden olur.
5-Bayanlar, sokağa çıkmadan önce veya denize-havuza girmeden önce bir süreliğine selüloitlerinizden kurtulmak ister misiniz? Sorunlu bölgelerinizi birkaç dakika süreyle salatalık dilimleriyle ovun. Salatalıktaki fitokimyasallar derinizdeki kollajenlerin gerilmesini sağlar, dış tabakayı sıkılaştırarak selüloitlerin görüntüsünü azaltır. Aynı şekilde kırışıklıklara da iyi gelir (özellikle göz civarındakilere).
6- “Akşamdan kalma” sorununuzdan veya kötü bir baş ağrısından kurtulmak ister misiniz? Yatağa girmeden önce birkaç dilim salatalık yiyin ve ertesi sabah dipdiri, baş ağrısız kalkın. Salatalık, vücudun kaybetmiş olduğu gerekli besinleri takviye edici yeterli miktarda şeker, B vitaminleri ve elektrolitleri ihtiva ettiği için yediğiniz birkaç dilim ile sorunlarınızı hemen yok edebilir.
7-Özellikle diyet yapanlar, açlık dürtünüzü ortadan kaldırmak mı istiyorsunuz? Salatalık yiyin.
8- Evinizde ayakkabı boyanız mı kalmadı? Taze kesilmiş bir salatalık ile ayakkabınızı ovalayın. İçerdiği kimyasallar ayakkabınıza hem harika görünen bir parlaklık verir hem de deriyi su geçirmez hale getirir. Evinizde bir kapı, pencere ya da benzer bir şey gıcırtı mı yapıyor? Bir dilim salatalık alıp gıcırtı yapan yerlere sürtün (tabii sürtünme yapan yerlere, menteşenin dışına değil!) gıcırtı gidecektir.
9-Kendinizi gergin, bitkin mi hissediyorsunuz (özellikle ders çalışan öğrenciler, yeni bebek sahibi olmuş anneler ve diğer herkes)  ? Bir tas kaynar suyun içine bir bütün salatalığı ince dilimler halinde keserek koyun. Tası da bulunduğunuz odada uygun bir yere koyun. Salatalıktaki kimyasallar ve diğer besinler kaynar suyun içine girince tepki gösterirler ve suyun buharı ile birlikte bulunduğunuz odaya yayılarak nefis bir aroma yayarlar. Bu aroma sizlerin tüm gerginliğini alarak sakin kişiliğinize dönmenizi sağlayacaktır. Özellikle öğrenciler bunu denemelidir.
11- Yemek yediniz (örneğin kebap) ve ağzınızdan kötü koku yayıyorsunuz. Bir salatalık dilimini alıp dilinizle damağınıza yerleştirin ve en az 30 saniye öyle tutun. Ağzınızda kötü kokulara neden olan bakterilerin fitokimyasallar sayesinde ölmesi nedeniyle bu sorundan kurtulmuş olacaksınız. (Soğan-sarımsak kokusu konusunda bir bilgi yok. Bunu da siz deneyin ve sonucu görün.)
12-Evyelerinizi, lavabolarınızı çevreye zarar vermeyecek bir şekilde temizlemek ister misiniz? Bir dilim salatalık alıp temizlemek istediğiniz yeri ovun. Sadece yılların birikimi lekeleri kirleri temizlemekle kalmaz, ayrıca temizlediğiniz yere güzel bir parlaklık verir. Bunun yanında elleriniz de o temizlik malzemelerin verdiği zararlardan kurtulmuş olur.
13-Kalemle yazarken bir hata yaptınız ve hatayı silmek istiyorsunuz. Salatalık kabuğunu alıp yavaş ve nazikçe silmek istediğiniz yazıya sürtün. Boya kalemlerinde ve keçe kalem yazılarında da oldukça yararlı. (Bilirsiniz bazen çocuklar duvarlara yazılar yazar, resimler yaparlar. Onlarda da deneyebilirsiniz.)
alıntıdır

15 Mart 2012 Perşembe

Ispanağın Faydaları

Betakaroten ve C vitamini bakımından zengindir.
Ispanak diğer yapraklı sebzelere göre daha fazla protein içerir.
Ispanak gibi folik asit vitamini içeren sebzeler Alzheimer olasılığını azaltır.
Folik asit hamile kadınların spina bifida denilen çocuğun özürlü doğmasına neden olan sorunu giderici özelliktedir. Hamilede folik asit eksik olursa bebekte santral sinir sistemi sakatlığı görülüyor.
Yaşlılık sebebiyle meydana gelen körlüğü önleyici etkisi olduğu belirtiliyor.
Makula dejeneresansı gibi görme bozukluğu sorunlarının meydana gelme olasılığını düşürür.
Karaciğer, mide ve pankreas salgılarını uyarıcı etkisi olduğu belirtilmektedir.
Zeaxanthin ve lutein isminde içerdiği antioksidanlarla kalp sağlığı için önemlidir.
Ispanaktaki klorofil toksin atıcı özelliktedir.
Ispanaktaki K vitamini kemik gelişimi için önemlidir.
Araştırmalara göre menapoz sonrası yeterli oranda K vitamini ve kalsiyum alan kadınlarda daha az kemik kitle azalması görülmektedir.
K vitamini eksikliği kemik zayıflığı, kanamaya eğilim, damar kireçlenmesi ve kalp damar hastalıklarının görülme olasılığını artırmaktadır.
Karaciğeri, lenf bezlerini, kan dolaşımını uyarması ıspanak faydaları arasındadır.
Sigaraya bağlı akciğer kanseri olasılığını düşürür.
Ispanak suyunun, kalp adalelerini güçlendirici etkisi bir diğer ıspanak faydası olarak belirtilebilir.
Kansızlık için yararlıdır.
Demir minerali içerir. Ancak ıspanakta yüksek oranda demir olmasına karşın yaprakların içerdiği oksalik asit demirin emilimini zorlaştırır.
Ispanakalırken: Yapraklarının yeşil olmasına,Yaprakların diri olmasına, kök kısmının tatlı bir pembe renkte olmasına dikkat edilir. Ispanak 2 çeşittir yaprakları ufak olan ve kuzu ıspanağı diye adlandırılan çeşiti ve normal olan yani yaprakları normal büyüklükte olan çeşiti.
Ispanağın içerdiği vitaminlerden faydalanmak için : Her zaman taze ve çiğ yenmesi yada az pişirilmiş olarak yenmesi gerekir. Çok pişirildiğinde ve uzun müddet bekletildiğinde ve yeniden ısıtıldığında içindeki C vitaminini yitirir ve zararlı maddeler meydana gelir. Bu nedenle özellikle çocuklara ertesi güne kalmış ıspanak yedirilmemelidir.


Ispanağın zararları var mıdır?
Mide ve onikiparmak barsağı ülseri olanlar ıspanağı fazla yememelidir. Eklem iltihabı olanlar, idrar yolunda taş olanlar ve de ürik asit yüksekse yine az tüketilmelidir. www.beslenmedestegi.com


Besin Değerleri : 100 gr için.
Vitamin A: 9420 İ.Ü.
Tiamin 0,11 mg .
Riboflavin : 0,20 mg .
Niasin : 0,6 mg .
C vitamini : 59 mg .
Vitamin k : miktarı belirsiz .
Kalsiyum: 81 mg
Demir: 3,0 mg .
Fosfor : 55 mg .
Potasyum : 470 mg .
Karbonhidratlar : 3,2 gr .
Protein: 2,3 gr .
Kalori: 20

14 Mart 2012 Çarşamba

Kış Sebzeleri

KEREVİZ : Antioksidan olup, sindirim sistemini rahatlatıcı etkiye sahiptir. Kerevize özel kokusunu veren Fitalid adlı madde, kandaki sters hormonunu azaltır, böylece hem damarların gevşemesini sağlar, hem de kolesterolü düşür. Tansiyon hastalarının ise dikkatli tüketmesi gerekir.

LAHANA: En iyi toksin atıcılardan birisi olan beyaz lahana , içerdiği antioksidanlar sayesinde bağırsak kanserine karşı koruyucu bir özelliğe sahiptir. Düşük kalorili, B ve C vitaminleri açısından zengin, bol posa içeren lahananın tohumları da idrar söktürmeye yardımcı olur.

BROKOLİ: Vitamin ve mineral deposu olan brokoli, kalsiyum açısından zengin, lif oranı yüksek, C vitamini deposu olup, kansere karşı koruyucu etkisi yüksek bir sebzedir.

HAVUÇ: A vitamininin ön maddesi olan Karoten içerir. Bu maddelerin aktif gelebilmesi için havuç salatasının mutlaka zeytinyağı ile tüketilmesi gerekir.

KARNABAHAR: Karnabahar hem enfeksiyonlara karşı etkin, hem de antibakteriyel birçok madde içerir. Özellikle kronikleşmiş idrar yolları enfeksiyonlarında bilinen en iyi sebzedir. İçerdiği bol miktardaki Fosfor, Osteoporozu önleyici ve kemik olşumunu destekleyici bir etkiye sahiptir.

ISPANAK: A ve C vitaminleri açısından zengin olan ıspanak, çok değerli bir besindir. Mide, karaciğer ve pankreas salgıalrını uyarır. Ispanakta Demir dışında Magnezyum, Fosfor, İyot, Potasyum ve Sodyum bulunur.

PIRASA: Potasyum, Kalsiyum, Demir ve Fosfor bakımından oldukça zengin olan pırasa, C, B1, B2, ve A vitamini içeriği yüksek bir sebzedir. Böbrek taşlarının oluşumunu engelleyici maddelere sahip olan pırasa, içerdiği posa sayesinde kabzılığa karşıda kullanılır.

13 Mart 2012 Salı

Şeftalinin faydaları

Şeftalinin sayısız faydalarından birkaçına değinmek gerekirse;
* Hazımsızlığa iyi geliyor,
* Vucudun hastalıklara karşı direncini arttırıyor.Bir şeftali günlük C vitamini ihtiyacının %50 sini karşılıyor.
* Kalp krizi ve kansere karşı koruyucu olan betakaroten açısından çok zengin.
* Böbreklerin ve safra kesesinin düzenli çalışmasını sağlıyor.
alıntıdır

Kabağın Faydaları

Sarı renkte çiçekler açan sürüngen bir bitki olan kabak oldukça besleyicidir. Özellikle B1ve C vitaminleri ile potasyum ve fosfor mineralleri açısından zengindir. Ayrıca, bitkisel protein, nişasta ve çinko içerir. Kabak lif açısından da zengin bir besindir.
Kabağın Faydaları:
İdrar söktürür ve kabızlığı giderir.
Mide ve bağırsakları yumuşatır.
Böbrek ve mesane iltihaplarını giderir.
Basur ve prostat şikâyetlerini azaltır.
Yüksek tansiyonu ve kan şekerini düşürmeye yardımcı olur.
Sinirleri yatıştırır.
Göğsü yumuşatır ve öksürüğü keser.
Kan yapar.
Cinsel gücü ve doğurganlığı arttırır.
Zihin açar.
alıntıdır

15 Aralık 2010 Çarşamba

Çocuk ve Yalan

Çocuğunuzun yalan söylediğini farkettiğinizde öncelikle sakinleşin. Öfke, endişe ve çaresizlik duygularının sizi esir almasına izin vermeyin. Unutmayın ki tüm çocuklar yalan söyler. Yalanlar, yaşa bağlı olarak değişebiliyor.
Çocuklar yalan söylediğinde anne-babalar çok kaygılanır. Bunun bir alışkanlık haline gelmesinden korkar ve ne yapacaklarını şaşırabilirler. Ceza mı verilmeli? Bu seferlik görmezden mi gelmeli? Oturup konuşmalı ve öğüt mü verilmeli?
Psikoloji İstanbul’dan çocuk ve ergen uzmanı psikolog Sevilay Kahveci, “Çocuklar ve Yalan Söyleme Alışkanlıkları” konusunda anne-babalara yol göstermek amacıyla çeşitli bilgiler verdi.
0-3 Yaş: Çok küçük çocuklar için hayal ile gerçek ayrımı henüz yoktur. Bu nedenle iki yaş civarı çocuklar olayları olduğundan çok farklı şekillerde anlatabilirler. Bu dönemde yaşanılan olaylar abartılabilir ve anlatılanlara hayali kahramanlar eklenebilir. Çocuklar büyüdükçe hayal ile gerçeği birbirinden daha rahat ayırabilmeye başlarlar ve böylece hayaller ve abartılar giderek azalır.
4-6 Yaş: Bu yaşlarda çocuklar daha çok cezadan kaçınmak ya da istedikleri bir şeyi elde edebilmek amacıyla yalan söylemeye başlarlar. Bu aynı zamanda gelişimlerinin önemli bir parçasıdır. Zira yalan söyleyebilmek, çocuğun başkalarının ne düşündüğünü ve onların kendisininkilerden farklı olabileceğini anlayabilme, onları etkileyebileceğini fark etme ve kendi davranışlarını bu amaca uygun bir şekilde kontrol etme becerilerinin geliştiğini de göstermektedir.
7-11 Yaş: Okulla birlikte artık çocuk için evin dışında yeni bir hayat başlar. Önceki dönemdekilerden farklı olarak çocuk artık kendi hayatı ile ilgili yalanlar söyleyebilir. Bazen arkadaşlarına uyum sağlamak, bazen yaşadığı yetersizlik hisleri ve özgüven eksikliği ile başa çıkabilmek için yalana başvurabilir.
Ergenler: Ergenliğe gelindiğinde artık çocukların kendi ruhsal dünyalarını ebeveynlerinkinden ayırma zamanı gelir ve çoğunlukla yalanlar da bu amaç etrafında oluşur. Arkadaşlarla anne ve babanın bilmediği şeyleri yapmak gencin kendine yeni bir dünya yaratma çabası olarak değerlendirilebilir. Bu dönemdeki en büyük risk çocuk ve anne-babaları arasında yaşanabilecek olan sorunların kolayca bir güç savaşına dönüşebilmesidir.
Yalan söylediği anda
• Çocuğunuzun yalan söylediğini fark ettiğinizde hayal kırıklığı, öfke, endişe ve çaresizlik gibi duygular yaşayabilirsiniz. Önce kendinize biraz zaman tanıyın ve sakinleşin.
• Üstü kapatılmaya çalışılan şeye odaklanın.
• Çocuğunuz ne kadar sık yalan söylerse söylesin ona “yalancı” diye hitap etmeyin.
• Karşılaştığınız durumu yalan söyleme ya da yalancılık yerine başka şekillerde ifade etmeye çalışın (biraz kafan karıştı herhalde vs).
• Gerçeği biliyorsanız bunu çocuğunuzla paylaşın.
• Olumsuz davranışın ve söylenen yalanın sonuçlarını net olarak belirleyin.
• Yalan söylemek bir çocuk için yardım çığlığı olabilir. Onu dinleyin.
Güç savaşına girmeyin, tuzak kurmayın
• Özellikle daha büyük çocuklar yalan söylediğinde bu durum aile içinde zaman zaman bir güç mücadelesi haline döner. Aile çocuğa itiraf ettirmeye çocuk da reddetmeye kararlıdır. İki taraf da birbirini yıpratır. Bu güç savaşının sonunda (o an içn hangi taraf kazanırsa kazansın) iki taraf da kaybeder, zira çocuk ile kurulan ilişki bozulur. Çocuk ve ebeveynler birbirlerine öfkelenirler ve iletişim tamamen kesilir. Bu da çözümü imkansız kılar.
• Çocuğunuza disiplin kazandırmak için bazı yaptırımlar kullanmanız kaçınılmazdır ancak çok ağır yaptırımlar ya da cezalar çocuğun kendini güvende hissetmemesine yol açar. Kendini güvende hissetmeyen çocuklar da kendilerini korumak için yalana başvurabilirler. Çocuğunuz yaptıkları nedeniyle sıkça yalana başvuruyorsa disiplin yöntemleriniz mutlaka gözden geçirin.
• Yalan söylemesi için ona tuzak kurmayın. Okul müdürü sizi arayıp çocuğunuzun okulda olmadığını söylediğinde eve gelen çocuğa “bugün neredeydin?” diye sorduğunuzda size yalan söyleyecektir ve siz istemeden onun yalan söylemesini teşvik etmiş olursunuz. Bu durumda anne-baba iyice çileden çıkar, çocuk ise kendini kapana sıkışmış hissederek onlara karşı güven duygusunu yitirir. Güvenin olmadığı yerde dürüstlük olmaz.
• Çocuğunuz size bir süredir yalan söylüyorsa hangi yöntemi kullanırsanız kullanın hem sizin hem de çocuğunuzun zamana ihtiyacı olduğunu unutmayın.
• Çocuğunuzu karşınıza alıp bu yanlış davranış ile ilgili uzun nutuklar çektiğinizde çocuk ya dinlemekten kaçınacak ya da suçluluk hisleri ile içine kapanacaktır. Her iki durumda da çözüm için adım atmak zorlaşacaktır.
Alıntıdır

14 Aralık 2010 Salı

Düzenli ve doğal besinlerle beslenme

Hormon ve genetik töntemler kullanılmadan, biyolojik yöntemlerle üretilen doğal besine ilgi artıyor. "VİTAL" adlı derginin son sayısında yayınlanan bir anketin sonuçlarına göre, kadınların yüzde 56`sı, erkeklerin ise yüzde 39`u ekolojik ürünlerin kullanılmasını önemli buluyor. Araştırmanın ortaya koyduğu diğer bir istatistiğe göre, Almanya`da halkın yüzde 48`i meyve ve sebze tüketiminde ekolojik yöntemlerle ürünleri tercih ediyor.
Et ve balık ürünlerinde bu oranın yüzde 31 olduğu belirtilen araştırmada, yumurtada halkın yüzde 25`inin, ekmekte yüzde 13`ünün ve meyve sularında yüzde 10`unun ekolojik ürünleri tercih ettiği görülüyor. Araştırmaya göre halkın yüzde 26`sı, ekolojik ürünler kullanmıyor.
Yaşla birlikte artıyor
Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer sonuca göre, ekolojik ürün tüketimi, yaşla birlikte artıyor. Bu ürünleri tercih edenlerin oranı, 14-29 yaş grubunda yüzde 37 iken, daha ileri yaştakilerde yüzde 50 ve üzerinde oluyor.

Şifayı doğal yollarla bulabilirsiniz

Uzmanlar, en ufak bir ağrı veya ateşte hemen antibiyotik ve ağrı kesicilere son derece sağlıksız olduğunu söylüyorlar. Peki bu ağrılarla nasıl başedeceksiniz? Cevap basit: Doğal yollarla. Kimi zaman evlerimize sıklıkla giren besinler, kimi zamansa hiç kullanmadıklarımız imdadımıza yetişebiliyor. Yeter ki hangi besinin hangi rahatsızlığa iyi geldiğini bilelim.

Avokado:Sindirimi çok rahat olan bu meyvanın, içerdiği E vitamini kalbe iyi gelir, yüksek potasyum da dinç tutar ve insanı depresyona sokan uyuşukluluk ve rahatlığı üzerinden atar. Vücudun kolesterol oranını ayarlar. Teninizin sürekli hücre yenilemesine neden olur. Ancak, yağ oranı bir çikolata kadar yüksek olduğundan zayıflamak isteyenlerin yememesini öneririz.

Patates:Orta boy bir patates, bir insanın bir gün içinde alması gereken C vitaminini içerir. Mutluluk hormonu da denen beyindeki serotonin adlı kimyasal maddenin kendisini yenilemesini sağlar.

Nane: İdrar söktürücü özelliğe sahiptir. İçerdiği mentol, midenin normal işlevini görmesine neden olur. Vücuda giren grip mikrobuna karşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır. Sabahları mide bulantısını keser. Nane çayı, baş ağrısı, stres gibi hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir. Ancak nane çayını aç karnına değil, tok karnına içiniz.

Elma: İçindeki C vitamini ve pektin oldukça faydalıdır. Kolesterolü düşürür, protein, vitamin ve doğal kimyasallar sayesinde sindirime yardımcı olur. Sindirimi kolaylaştırır. Bağırsak sorunları çeken kişiler için dengeleyici ve normalleştirici besin olarak nitelenirler.

Kayısı: İçindeki beta karoten adlı madde hücrelere saldıran molekülleri kontrol altına alarak, kanseri önler. Bir kayısı ne kadar parlaksa, içindeki beta karoten oranı o kadar yüksektir. İçerdiği kalsiyum ve magnezyum, gırtlak yanmalarını engeller. Kuru kayısıya rengi bozulmasın diye eklenen sülfür dioksit, astım gibi alerjilere iyi gelir.

Hindistan cevizi: İçerdiği myristin adlı madde kusmayı engeller, basur tedavisinde birebirdir. Ancak fazlası basur için tehlikelidir.

Arpa: İçerdiği kalsiyum ve potasyum gibi mineraller ile B vitamini vücuda direnç kazandırır. Ayrıca ABD'deki bir araştırma, 6 ay boyunca her gün arpa ürünü şeylerin yenmesinin kolesterol oranını yüzde 15 düşürdüğünü kanıtladı.

Enginar:Vücuttaki zehiri atma etkisi sayesinde başta romatizma olmak üzere gut hastalığı ve eklem yanmasına karşı birebirdir. Folik asit ve potasyum kemikleri güçlendirir.

Domates:C vitamini boldur.

Tahıl:İçerdiği doğal kimyasallar, romatizmanın yol açtığı eklem yanmaları ve romatizmal ağrıları hafifletir.

Kekik:Timol adı verilen bir tür doğal yağ, vücuttaki diğer yağların parçalanmalarını sağlar. Kekik yağı banyoda sürüldüğü zaman romatizma ağrılarını büyük oranda azaltır.

Zencefil:Uyarıcı etkileri kan damarlarını genişletip kan dolaşımını artırarak romatizma ağrıları ve yanmaları yok eder. Sindirime yardımcı olur. Mide bulantısını giderir. Enerjinizi artırır. Seyahatin ve otomobilde uzun süre gitmenin yol açtığı bulantı ve rahatsızlıkları azaltır.

Hurma:Türüne göre değişse de hurmaların birçoğu yüksek oranda demir içerir. Besin değeri yüksek ve önemli bir enerji kaynağıdırlar. Doğal müshil etkisine sahiptir. Kurutulmuş olanlarına göre daha yüksek oranda su ve daha düşük kalori içerir.

Biberiye: Kimyasal içerikleri sayesinde doğal bir ağrı kesici görevi görür.

Muz:İçerdiği yüksek oranda B6 vitamini sayesinde kadınların adet dönemi sancılarını büyük oranda azaltır. Doğal bir ağrı kesici gibidir.

Tarçın: Koli basilinin üremesini önler. Limon çayına balla birlikte eklenerek içildiğinde hem nezlenin yol açtığı boğaz ağrılarına hem de adet dönemi sancılarına iyi gelir.

Mayan kökü:Antivirüs etkisi vardır. Karaciğeri korur. Adrenalin salgılanmasını dengeler. Stresle başa çıkabilmek için gerekli olan kortizol hormonunu salgılatır.

Papatya:Bitkisel yağ ve kimyasallar içerir. Çay olarak içildiğinde sindirime yardımcı olur, karın ağrılarını dindirir. Bağırsak yollarında toplanan gazı çıkartır, sindirim sistemini düzenler, mide ağrısını keser. Sıcak bir banyonun ardından hazırlanacak papatya çayı torbaları, egzamanın neden olduğu kaşıntı ve yanmaları alır.

Acı pul biber: Portakaldan 3 kat daha fazla oranda C vitamini içerir. Capsantin adlı kimyasal madde zona hastalığının neden olduğu ağrıları dindirmek için yapılan kremlerde kullanılır.

Portakal suyu: Bir bardak portakal suyu günlük C vitamini ihtiyacınızın tamamını karşılar. İçindeki potasyum vücudun su dengesini korur; cildin kurumasını, kırışıklıkların meydana gelmesi önler.

Portakal yağı: Susam yağıyla karıştırılarak kullanıldığında iyi bir cilt yağı elde edilir. Ayrıca;selülitli bölgelere portakal yağıyla masaj yapılması tavsiye edilir..

Hastalıklarla doğal yoldan başedin

Günde dört-altı fincan yeşil çay içmenin, mide, kolon ve meme kanseri riskinde önemli ölçüde azalma sağladığı belirtilmektedir. Türkiye`de tüm ölümlerin ilk sırasında koroner kalp hastalıkları gelmektedir,kadınlardaki kanser vakalarının yüzde 60`ının, erkeklerdeki kanser vakalarının ise yüzde 40`ının beslenme alışkanlıklarına bağlı olduğu bilinmektedir.
Sağlıklı beslenme için, doğal olarak içerdikleri fizyolojik aktif bileşenler ile sağlıklı beslenmeye katkıda bulunan fonksiyonel besinler şöyledir:
Tam buğday unundan yapılmış ekmek ve soya kalp hastalıklarında azalma sağlıyor.
Havuç, kanser riskini azaltıyor. Brokoli, lahana ve brüksel lahanası akciğer, mide ve kolon kanserlerinde azalmaya neden oluyor.
Soğan, pırasa, elma, kalp riskini azaltıyor.
Günde dört-altı fincan yeşil çay, mide, kolon, meme kanseri riskinde azalma sağlıyor.
Günde 25 gram soya proteini, kötü kolesterolü düşürüyor. Günde 60 gram soya menopoz semptomlarında azalma sağlıyor.
Sarmısak kan basıncını düşürüyor. Günde bir diş sarımsak kolesterolü azaltıyor.
Günde beş-dokuz porsiyon sebze ve meyve kolon, meme ve prostat kanserinden koruyor, kalp-damar hastalıklarını önlüyor.
Taze meyve ve sebze, yaşlanmayı geciktiriyor
Sıcak yaz günlerinin vazgeçilmez besinlerinden taze meyve ve sebzelerin yaşlanmayı geciktirmedir.

Taze meyve ve sebzeler, içerdikleri bol miktardaki A ve C vitaminleri ile hücrelerin yıpranmasını engelleyerek yaşlanmayı geciktiriyorlar.

Özellikle yaz aylarında bol miktarda tüketilmesi tavsiye edilen taze meyve ve sebzelerin içerdikleri A ve C vitaminleri ile vücudu birçok olumsuz etkiye karşı korumaktadır.

Genel vücut sağlığının korunması açısından, bol miktarda A ve C vitamini içeren meyve ve sebzeler vazgeçilmez besin kaynaklarıdır.Kayısı, portakal, havuç, domates, şeftali ve üzüm gibi meyveler ile yeşil yapraklı sebzeler A ve C vitamini bakımından oldukça zengin besinlerdir. Bunlarla birlikte meyve ve sebzelerin geneli, A ve C vitaminlerinin içeriğinde bulunan antioksidan maddeler nedeniyle genel vücut sağlığının korunmasında çok faydalıdırlar. Antioksidan maddesi, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek birçok hastalığa karşı direnci artırır, hücreleri dış etkenlere karşı korur ve hücrelerin yıpranmasını engeller. Özelikle A vitamini vücudu mikroorganizmalara karşı koruma özelliğine sahiptir. Antioksidan maddesinin bu özelliği ile meyve ve sebzeler, yaşlanma etkilerini geciktirir. Ayrıca, hücrelerin yıpranmasını engellediği için meyve ve sebzelerin kansere karşı koruma sağladığı da söylenebilir. Çünkü kanser, hücrelerin kendini yenileyememesi sonucu ortaya çıkmaktadır.
Hijyene Dikkat
Gerekli hijyen sağlanamadığı takdirde meyve ve sebzeler birçok zararlı sonuçlar ortaya çıkarır.Meyve ve sebzeler, özellikle tarım ilaçlarından arındırılması için bol su ile yıkanmadan kesinlikle yenmemelidir. Meyve ve sebzelerin üzerlerine işleyen tarım ilaçları, kısa sürede etki yapmamakta, ancak vücutta birikerek ileriki zamanlarda ciddi enfeksiyonlara yol açmaktadırlar. Sindirim rahatsızlığı olmayan insanların iyice yıkadıkları sebze ve meyveleri çiğ olarak yemeleri vitamin kaybını önlemek açısından daha faydalıdır. Ayrıca, soyulan meyve ve sebzeler de bekletilmeden tüketilmelidir.

Vücut sağlığının korunmasında meyve ve sebzeleri, sigara tiryakileri, yaşlılar, çocuklar, gebe ve emziklilerin diğer insanlara göre daha fazla tüketmeleri gerekmektedir.

Alfalfa Ekstresi
Alfalafa, mineral ve besleyici gıdalar yönünden çok zengindir. Yaprakları, yüksek oranda magnezyum, potasyum, karoten, protein, E ve K vitaminleri içerirler. Özellikle böbrekler, idrar yolları hastalıkları sindirim sistemi, böbrek kum ve taşları ile kan şekerini düşürmede ve romarizmal rahatsızlıklarda etkilidir

Alıç Ekstresi
Alıç ağacının yaprak, çiçek ve meyveleri Orta Çağdan beri özellikle kalp destekleyici ve kalp-damar sistemi fonksiyonlarını normalize etmek için kullanılmaktadır. Avrupalı araştırmacılar, bu bitkinin kalp ve beyne akan kan akışını artırdığını, kalbi düzensiz atışlara (kalp ritm bozukluğu) karşı koruduğunu, kalbin kasılma gücünü artırdığını ve kan basıncını (tansiyon) dengelediğini göstermişlerdir...

Alman Papatyası Ekstresi
Alman Papatyası` nın çiçekleri %1-2 oranında uçucu yağlar, rezin ve flavonlar içermektedir. İçerik bakımından normal papatyadan daha üstün tutulmaktadır. İçerdiği aktif bileşikler alman papatyasına iltihap ve spazm giderici , bakteri öldürücü, ağrı kesici, depresyona ve strese karşı yatıştırıcı ve sakinleştirici, anti-allerjik, kas gevşetici (özellikle mide-bağırsak sisteminde), antiseptik ve dezenfektan özellikler vermektedir. Yüzyıllardır güvenle yan etkisiz bir şekilde kullanılmaktadır

Aloe Vera Ekstresi
Ünlü Mısır kraliçesi Kleopatra'nın cildini taze tutmak için aloe vera ile masaj yaptırdığını, Napolyon'un eşi Josephine'nin yine bu maddeyi ünlü süt banyosu terkibine eklediğini tarihi kaynaklardan biliyoruz. Aloe Vera; Kolit (kalın bağırsak iltihabı) ve peptik ülser gibi sindirim yolları tahrişlerine ve sivilce, egzema gibi cilt hastalıklarına karşı kullanılmasının yanı sıra ...

Aminoasit: L-Fenilalanin
L-Fenilalanin (LPA) alımı yorgunluk, depresyon ve vitiligo (ala) için yardımcı olabilmektedir. Vitiligo için, fenilalanin alımına ek olarak ultraviyole ışın terapisi veya hastalıklı bölgenin belirli süre naturel güneş ışığına maruz bırakılması gerekebilmektedir.

Arı Sütü
Arı sütü; işci arıların gırtlak bezelerinden salgılanan bir bal emülsiyonudur. Kraliçe arının besini olup, besin değeri son derece yüksektir. Bu besinde, kraliçe arının niçin inanılmaz büyük (iri), uzun ömürlü, verimli ve diğer arılarla mukayese edildiğinde neden daha fazla enerjiye sahip olduğunun sırrı saklıdır. Araştırmalar, arı sütünün insan vücuduna da, en az kraliçe arıya sağladığı yayar kadar yarar sağladığını ortaya koymaktadır.

Atkestanesi Ekstresi
Dolaşım sistemini (Kan damarlarını) güçlendirici ve tedavi edici etkiye sahip atkestanesi; toplardamar genişlemesi olan hemoroit (basur) ve varislerin tedavisinde, burkulma, spor yaralanmaları ve darbelerden ileri gelen vücuttaki şişmelerin engellenmesi ve iyileştirilmesinde, sıklıkla bacaklardaki varislere bağlı olarak oluşan yara, ağrı, ödem ve ağırlık hissinde başarıyla kullanılmaktadır...

Bromelain-Ananas
Bromelain; Ananas bitkisinden (Ananas comosus) elde edilen proteolitik özellikli (protein sindirici) bir enzimdir. Antiinflamatuar (iltihap giderici) etkisi sayesinde romatoid artrit (Rhumatoid arthritis) ve sinüzit (sinusitis) tedavisinde yardımcı olduğu klinik çalışmalarla kanıtlanmıştır ...

Çam Kabuğu Ekstresi
Çam Kabuğu (Pycnogenol); Güneybatı Fransa'da yetişen Fransız sahil çamının kabuklarından elde edilen konsantre bir maddedir. İçerdiği polifenollar doğada bulunan en kuvvetli antioksidan özellikli maddelerdendir. Anti-ageing özelliği sayesinde yaşlanma etkilerini azaltmakta ve...

Çilorella Ekstresi
Çilorella tek hücreli bir tatlı su yosunu (alg) olup; 2,5 milyar yıldır genetik yapısı hiç değişmeyen ender bir canlıdır. Çilorella'nın tek hücreli yapısı; onun eşsiz türünün ve vitamin, protein, mineral, amino asitler, nükleik asitler (RNA,DNA), temel yağ asitleri, enzimler ve karotenoidlerin yoğun bir kaynağı olmasına büyük bir avantaj sağlamaktadır. Çilorella, 20'den fazla vitamin ve mineralin yanısıra bol miktarda doğal beta-karoten de (Bağışıklık sistemini güçlendirici ve kansere karşı koruyucu) içermektedir

Çuha Çiçeği Yağı
Çuha Çiçeği tohumlarının belirli bir sıcaklık ve basınç altında preslenmesi sonucu elde edilmiş tamamen doğal bir üründür. Hiçbir ek katkı maddesi içermez. Yüksek oranda Gamma -Linoleik Asit (GLA), potasyum ve mağnezyum içerir. GLA önemli yağ asitlerinden biridir. GLA sağlık için gereklidir çünkü vücuttaki bütün organları kontrol eden ve hormonlara benzer etki gösteren maddelerin (Prostoglandin-PGS) üretiminde kullanılır. Bu bileşikler özellikle kalp ve dolaşım sistemi, deri ve savunma sisteminde etkilidir

Damiana Ekstresi
Damiana Ekstresi; Almanya ve İngiltere'de yaprakları yaygın olarak aşırı zihinsel aktivite ve sinirsel yorgunluğa karşı ve hormonal, merkezi sinir sistemi üzerine kuvvet verici bir tonik olarak kullanılmaktadır. Hollanda'da ise sadece seksüel başarıları için değil aynı zamanda üreme organları üzerindeki pozitif etkilerinden dolayı da çok saygın bir bitkidir. Anavatanı olan Meksika'da ise afrodizyak (Cinsel istek arttıcı), uyarıcı, kuvvetlendirici ve idrar arttırıcı olarak ünlenmiştir

Doğal Kas Güçlendirici - Kreatin
Amerika'da çeşitli sporcular üzerinde yapılan testlerde 28 gün boyunca düzenli kreatin alan sporcularda yağsız kas miktarında ve kaldırılan ağırlıklarda, kreatin kullanmayan fakat aynı egzersizlere katılan sporculara göre ortalama %51 oranında artış gözlenmiştir. 1992 Barcelona (İspanya) Olimpiyatları'nda ...

Diğer Doğal Ürünler

Doğal Kas Güçlendirici - BCAA
BCAA lar kas dokularının muhafazası için gereklidir ve kaslardaki glikojen depolarının korunması şeklinde kendilerini belli ederler. Glikojen (glycogen) karbonhidratların bir depolanma şekli olup, enerjiye dönüştürülebilirler. BCAA'lar aynı zamanda egzersiz, sportif aktivite veya yoğun bedensel faaliyet esnasında kaslardaki protein yıkımının önlenmesine yardımcı olurlar...

Folik Asit Tableti
Folik asit, hücre yapı taşlarının, kırmızı kan hücrelerinin (akyuvarlar) ve sinir dokularının oluşumunda etkilidir. Gebelikte görülen kansızlığın en büyük sebebi de folik asit eksikliği olarak çıkıyor karşımıza. Günlük yaşantımızda ateşli hastalıklar, dişlerdeki kanamalar ve plakalar için yardımcı bir tedavi olan folik asit, dişeti hastalıklarının tedavisinde de kullanılıyor. Yani ağız sağlığı konusunda da gerçekten önemli...

Goraka Ekstresi
Goraka Ekstresi, Güneydoğu Asya`da yetişen Goraka ağacının kabuklarından standardize edilerek elde edilmiştir. Yüksek oranda HCA içerir ve doğal bir diyet ürünüdür. Goraka Ekstresi merkezi sinir sistemini uyarmaksızın doğal kilo kaybını sağlar ve merkezi sinir sistemini uyaran maddelerin kullanımından meydana gelen yan etkilere sebep olmaz

Gotu Kola Ekstresi
Gotu Kola özellikle bacaklardaki kan arttırmaktadır. Bu amaçla varis, selülit gibi sorunlara karşı koruyucu olarak ve bacaklardaki yetersiz kan akımını arttırmak amacıyla kullanılmaktadır. Gotu Kola, kan akımı ve nörotransmitterler üzerindeki etkisi sayesinde hafıza zayıflığı, unutkanlık ve konsantrasyon sorunları için de kullanılmaktadır

Gümüşdüğme Ekstresi
Eski Yunan ve Romalı'lar, Yunanlı Hekim Dioscorides'in kayıtlarına göre bu bitkinin sap, yaprak ve çiçeklerini, ateş düşürücü, baş ağrıları ve bunlara eşlik eden bulantı, depresyon gibi semptomlara, mide ağrıları ile düzensiz adet görmeye karşı kullanmaktaydılar. 1980'lerin başında bitkinin taze yaprakları bazı Avrupa ülkelerinde migrene karşı kullanılmaya başlanınca, modern herbalisler, bazı üniversiteler ve klinikler bir dizi araştırmaya başladılar.

Hayıt Meyvesi Ekstresi
Adet öncesi sendromlar (PMS), adet zorlukları ve menopoz kadınlık tarihi kadar eski problemlerdir. Şüphesizki doğal terapi yöntemleri bu alanda da yol göstermektedir. Hayıt meyvesi her yaştaki kadın için ebedi bir bitkisel çaredir. Adet öncesi gerginlik (PMT), genellikle östrojen (oestrogen) ve progesteron (progesterone) hormonları arasında dengesizliğe neden olur. Progesteron'un göreceli noksanlığı; adet gecikmesi, göğüslerin hassasiyeti, sancı, kramp ve depresyon gibi semptomlardan sorumlu rahatsızlıklara yol açar. Hayıt bu semptomların giderilmesinde veya azaltılmasında etkilidir.
ALINTIDIR

6 Ekim 2010 Çarşamba

Goji berry

GOJİ BERRY & MUTLULUK MEYVESİ
Goji berry hakkında yapılmış bir çalışmanın çevirisi:


1. Ömrünüzü Uzatın

Vücudunuzdaki on trilyon hücre her an serbest radikallerin saldırısına maruz kalmaktadır. Bu zararlı çevresel ajanlar canlı hücrelerin yenilenme hızından daha hızlı bir şekilde yıpranmasına ve yaşlanmanın daha hızlı gerçekleşmesine neden olurlar. Goji “Uzun Ömür Meyvesi” olarak bilinir. İçerisinde ana molekül olan polisakkaritler ve güçlü antioksidanlar sayesinde serbest radikallerin uğratacağı zararlara ve erken yaşlanmaya karşı vücudunuzu korur.

2. Enerjinizi ve Dayanıklılığınızı Arttırın

Asya’nın en etkili adaptojenleri arasında sayılan Goji, egzersiz toleransınızı, gücünüzü ve dayanıklılığınızı arttırır. Özellikle hastalık sonrası nekahat döneminde ortaya çıkan bitkinlik, halsizlik şikayetlerini ortadan kaldırır.

3. Genç Hissedin, Genç Görünün

Goji hipofiz bezinden salgılanan insan büyüme hormonu (hCG, gençlik hormonu) salınımını arttırır. hCG’nin olumlu etkileri pek çoktur: vücut yağ oranını azaltır, uyku düzensizliklerini engeller, hafızayı güçlendirir, iyileşme hızını arttırır, cinsel istek ve gücü düzenler ve vücuda daha genç, diri bir görünüm kazandırır.

4. Kan Basıncınızı Düşürür

Yaklaşık olarak her dört yetişkinden birinde yüksek tansiyon değerleri gözlenmektedir (hipertansiyon). Kontrol altında tutulmayan yüksek kan basıncı zamanla inme (felç), kalp krizi, böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açar. Bu nedenle “sessiz katil” olarak adlandırılır. 1998 yılında yapılan bir araştırma, Goji içerisinde çokça yer alan polisakkaritlerin kan basıncı yükselmelerini belirgin bir biçimde önlediğini göstermiştir.

5. Kanserden Korur

Goji, kanser önleyici bir madde olan Germanium içeren yeryüzünde bu güne kadar tespit edilmiş tek bitki türüdür. İçerisindeki özel polisakkaritler ve antioksidan maddeler kansere neden olabilecek genetik değişimlerin gerçekleşmelerine engel olur. Bazı bilim adamları özellikle karaciğer kanserlerinden korunmada Goji’nin etkili olacağına inanmaktadır. Bu karaciğerin vücuttaki en önemli detoksifiye edici (zehirden arındırıcı) organ olması nedeniyle önemlidir.

6. Sağlıklı Kolesterol Seviyelerine Ulaşın

Goji, kolesterol seviyelerini düşüren beta-sitosterol maddesi içerir. Ayrıca antioksidanları sayesinde kolesterolün oksidasyonunu ve damar duvarında plak oluşturmasını engeller. Goji içerisindeki flavonoidler ise atar damarlarınızın açık kalmasını ve elastikiyetinin korunmasını sağlar.

7. Kan Şekerini Dengeler

Uzun yıllardır Çin’de erişkin tip diyabet tedavisinde kullanılan Goji’nin polisakkaritleri sayesinde kan şekerini ve insülin cevabını düzenlediği görülmüştür. İçeriğinde yer alan betain maddesinin de özellikle diabet hastalarında sıkça görülen karaciğer yağlanması ve damar rahatsızlıklarını önlediği bilinmektedir.

8. Cinsel Gücü ve Fonksiyonu arttırır

Goji üzümü Asya tıbbında yer alan başlıca cinsel güç arttırıcı bitkidir ve efsanevi olarak cinsel arzuyu tetiklediğine inanılır. Eski bir Çin atasözü evinden ve karısından uzaklara gitmek zorunda olan erkekler için “Kim ki evinden yüz kilometre uzağa gidecekse Goji yememelidir!” der. Modern bilimsel çalışmalar ise Goji’nin kandaki testosteron seviyesini belirgin bir şekilde arttırarak her iki cinste de cinsel gücü arttırdığını göstermektedir.

9. Kilo Verin

Asya’da yapılan bir anti-obesite (aşırı şişmanlık) çalışmasında, hastalara sabah ve öğleden sonra Goji verilmiştir. Sonuçlar çoğu hastanın belirgin kilo vermesi şeklide olmuştur. Bir başka çalışma ise Goji içerisndeki polisakkaritlerin alınan gıdaları yağ şeklinde depolanması yerine enerjiye dönüştürdüğünü göstermektedir.

10. Baş ağrısı ve Sersemlik Hissinden kurtulun

Geleneksel Çin tıbbında baş ağrısı ve sersemlik hissinin böbrek Yin (yaşam özü) ve Yang (fonksiyon) yetersizliğineden kaynaklandığına inanılır. Goji Yin/Yang dengesinin ayarlanmasında en çok kullanılan bitkidir.

11. Daha İyi bir Uyku

Goji tüm Asya’da uzun süredir insomnia (uykusuzluk) doğal tedavisinde kullanılmaktadır. Yaşça büyük insanlar üzerinde yapılan bazı tıbbi araştırmalarda, Goji alan tüm hastalarda uyku kalitesinde iyileşme bildirilmiştir.

12. Görüşünüzü İyileştirir

Çin’de tarih öncesi zamanlardan beri Goji meyveleri bazı görme problemlerinin giderilmesinde oldukça popülerdir. Modern Çin bilim adamları Goji’nin karanlığa uyum süresini belirgin olarak kısalttığını bulmuşlardır. Ayrıca az ışıklı ortamlarda da görüş kalitesinin arttırır. Goji alan hastalarda görüş alanındaki siyah noktalarda belirgin azalma saptanmıştır. Goji içerisinde yer alan güçlü antioksidan karotenoidler sayesinde makula dejenerasyonu ve katarakt engellenebilir.

13. Kalbinizi Güçlendirir

Goji bir sesquiterpene olan ve kalp ile kan basıncı ayarlamalarına yardımcı olan cyperone içerir. Anthocyanin maddesi ise kalp damarlarının dayanıklılığını arttırır.

14. Yağların (Lipid) peroksidasyonunu Engeller

Kolesterol ve diğer kan yağları vücutta lipid peroksitler oluşturarak ölümcül rahatsızlıklara yol açabilirler. Yapışkan bir madde olan lipid peroksitlerin birikimi özellikle damarları olumsuz etkileyerek kalp-damar rahatsızlıkları, damar sertliği (ateroskleroz) ve inmeye neden olabilir. Goji, lipid peroksit oluşumunu önleyen kan enzimlerini arttırarak tehlike oluşturan lipid peroksit oluşumunu önler.

15. Hastalıklara karşı direncinizi arttırır

Serbest radikallerden olan süperoksit’in hastalıkların oluşumu ve ilerlemesinde önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir. Süperoksit vücutta bulunan süperoksit dismutaz enzimi sayesinde etkisiz hale getirilir. Ancak bu enzim yaş ile birlikte azalmaya başlar. Ayrıca günlük yaşamın ortaya çıkardığı stres vücudun bu enzimi yeterince üretmesini baskılayarak hastalıklara karşı var olan direncin düşmesine neden olur. Goji alımının süperoksit dismutaz enzim değerlerini %40 oranında arttırdığı ispatlanmıştır.


16. Bağışıklık (immün) yanıtını arttırır

Bağışıklık yanıtı vücudunuzun “silahlı kuvvetleri” dir. Kırk yılı aşkındır süren çalışmalar Goji’nin vücuttaki önemli savunma mekanizmalarını yöneten ve yönlendiren bağışıklık sistemini desteklediğini göstermiştir. Goji polisakkaritleri içlerinde T-lenfosit hücreler, sitotoksik T-hücreler, NK (doğal öldürücü) hücreler, lizozim, tümor nekroz faktörü-alfa ve immünglobülinler (IgG ve IgA) gibi tüm savunma hücrelerinin aktivitelerini düzenler ve sayılarını arttırır.

17. Kanserle savaş

Goji ile birlikte kanser ilacı kullanan hastalarda olumlu cevapların yalnızca ilaç kullanan hastalara oranla %250 oranında arttığı görülmüştür. Malign melanom, böbrek karsinomu, kolorektal karsinom, nasofaringeal karsinom ve malign hidrotoraks gibi kanser hastalarının tedavilerinde inanılmaz derecede iyileşme sağlanmıştır. Goji ile tedavi gören hastaların remisyonu (iyilik hali) Goji almayan hastalardan belirgin olarak daha uzun olmaktadır.

18. Değerli DNA’nızı korur

DNA vücudumuzdaki en önemli yapıdır. Atalarımızdan miras kalan tüm özelliklerimizin bulunduğu şablonumuz olmasının yanı sıra vücudumuzdaki on tirilyon kadar hücrenin yenilenmesi gerektiğinde, sağlıklı ve aslına uygun kopyasının üretilmesini sağlar.Kimyasallar, kirlilik ve serbest radikallere maruz kalan DNA hasarlanır ve kırılabilir ve sonuç olarak genetik (kalıtsal) mutasyonlara, kansere ve hatta ölüme sebebiyet verebilir. Goji’deki betain ve ana molekül olan polisakkaritler hasarlı DNA’nın tamiri ve restorasyonunu gerçekleştirir.


19. Tümör büyümesini durdurur

Bir hücresel protein olan Interlökin-2 (IL-2) bir çok kanser türünde oluşan anti-tümör cevapların oluşmasını sağlar. Çin kaynaklı araştırmalar Goji polisakkaritlerinin IL_2 üretimini arttırdığını göstermiştir. ABD’de IL-2, 1983 yılından beri bazı kanser ve AIDS hastalığının tedavisinde bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi amacıyla kullanılmaktadır. Goji ayrıca, tümör hücresinin ölümüne neden olan apopitoz olayını hızlandırır.


20. Kemoterapi ve Radyasyonun olumsuz etkilerini hafifletir

Bir çalışmada, Akciğer kanser tedavisi sırasında uygulanan radyasyon etkisinin Goji alımıyla arttığı böylece uygulanan radyasyon dozunun azaltılabileceği gösterilmiştir. Bir başka çalışma Goji’nin radyoterapi ve kemoterapiye bağlı istenmeyen yan etkileri azalttığı gösterilmiştir.
21. Güçlü kan değerleri sağlar

Goji meşhur bir kan yapıcı ve gençleştiricisidir. Bir çalışmada, Goji’nin yaşlı insan kanını belirgin bir biçimde gençleştirdiği gösterilmiştir. Bir diğerinde ise, canlı alyuvarların serbest radikallerin doğuracağı hasarlardan Goji flavonoidleri sayesinde korunduğu gösterilmiştir.Goji ayrıca kemik iliği yetmezliği durumlarının (düşük alyuvar, akyuvar ve trombosit üretimi durumu) deneysel tedavilerinde yer almaktadır.

22. Lenfosit sayınızı arttırır

Lenfositler vücut savunma sisteminin değişen koşullara yada tehditlere karşı uyum sağlayan (adaptasyon) kısmını oluşturan en önemli beyaz kan hücreleridir. Bağışıklık sisteminin adaptasyon kısmı, vücudun genel bağışıklık mekanizmalarını geçerek organizmayı tehdit eden tehlikeli unsurlara yönelik savunmanın yapılmasını sağlar. Gji lenfosit sayısını artırır ve saldırı tehdidi durumunda bunları aktive eder.


23. Enflamasyon ve Artirite (eklem iltahabı) karşı savaşır

Yirmi yılı geçen geniş araştırmalar sonucunda, akut yada kronik enflamasyon durumlarında serbest radikal olan süperoksit değerleri, vücudun savunma sistem kapasitesinin (süperoksit dismutaz enzimi) çok üstüne çıkmaktadır. Bu gibi bir dengesizlik durumu ise dokularda ve eklemlerde harabiyete neden olmaktadır. Goji anti enflamatuvar bir enzim olan süperoksit dizmutaz seviyesini arttırarak dengenin oluşmasını sağlar.

24. Karaciğerinizi destekler

Goji çok bilinen bir karaciğer hücre koruyucusu olan serebrozid içeriği sayesinde, yüksek toksik etkisi olan klorlanmış hidrokarbonlara karşı dahil koruma sağlar.

25. Menapozal semptomları tedavi eder

Geleneksel Çin tıbbında birçok menapozal semptomun böbrek Yin yetersizliği nedeniyle oluştuğu düşünülür. Yıllardır Goji hormonal dengeyi sağlamak amacıyla Yin güçlendirici olarak kullanılmaktadır.

26. Sabah sıkıntılarını (bulantı-kusmaları) önler

Çinde sıcak Goji çayı özellikle gebeliğin ilk üç ayındaki kadınlarda sabah sıkıntılarının önlenmesinde kullanılmaktadır. Bu çayın içilmesi hızlı ve etkili bir çözümdür. 60 gram kaliteli goji suyunun üzerine sıcak su eklenmesiyle de hazırlanabilir.

27. Doğurganlığı arttırır

Goji çok uzun zamandır Asya’da kadın ve erkek infertilite (kısırlık) tedavisinde kullanılmaktadır. Kadınlarda benzersiz bir şekilde Ying düzenlemesi (doğurganlık özü) gerçekleştirdiğine inanılır. Erkeklerde ise, goji polisakkaritlerinin sperm hücrelerinin ömrünü uzattığı ve testisteki hücrelerin strese bağlı azalmalarını ve ölümlerini engellediği gösterilmiştir.

28. Kaslarınızı ve kemiklerinizi güçlendirir

Goji hGH (insan büyüme hormonu) üretim ve salınımına etki ederek, vücuttaki bir çok önemli fonksiyonun (büyüme, tamir ve gelişme) yerine getirilmesini sağlar. Kasların gelişimi ile diş ve kemiklerde kalsiyum depolanmasını sağlar.

29. Böbrek sağlığını korur

Geleneksel Çin tıbbında en önemli organ olarak böbreğin, beyin ve diğer yaşamsal organları kontrol ettiği düşünülür. Böbrek fonksiyonları gerçekten de yaşamsal öneme sahiptir. Goji böbrek Yin ve Yang üzerinde etki gösteren bir kuvvet ilacı olarak haklı bir üne sahiptir.

30. Hafızanızı güçlendirir

Goji Asya’da bilinen bir beyin güçlendiricidir. İçerdiği betain vücutta kolin maddesine çevrilerek beyindeki hafıza ve hatırlama fonksiyonlarında yer alır.

31. Kronik kuru öksürüğün giderilmesine yardımcıdır

Çin bitki uzmanları tarafından gerek tek başına gerekse diğer bitkilerle birlikte öksürük ve hırıltı tedavisinde önerilmektedir.

32. Anksiyete ve stresi hafifletir

Bir adaptojen olarak Goji bünyenin stres faktörüne uyumuna ve üstesinden gelmesine yardımcı olur. Herhangi bir güçlüğe karşı kullanılabilecek bir enerji deposu oluşturur.

33. Maneviyatınızı aydınlatır

Goji’nin sürekli olarak tüketiminin neşeli ve mutlu bir ruh hali sağlar. Bu nedenle Asya’da “mutluluk meyvesi” olarak da tanınır.

34. Sindirimi kolaylaştırır

Goji uzun süredir mide hücrelerinin aktivite azalmasına bağlı olarak sindirim zorluğu ile öne çıkan atrofik gastrit tedavisinde kullanılmaktadır. Goji’nin kendisi, özellikle meyve suyu şeklinde tüketimi, sindirimi kolay bir yiyecektir.

35. Diş sağlığı

Sağlıklı diş eti sağlar.

36. Fibromiyalji

Fibromiyalji semptomlarını hafifletir.


http://goji.blogcu.com/goji-berry-hakkinda-yapilan-arastirma/5149151

23 Haziran 2010 Çarşamba

Salatalık

Bunları okuduktan sonra hıyara çok daha farklı gözle bakacaksınız!!!

Olağanüstü Hıyar


Bir süre önce bu bilgiler "The New York Times" gazetesinde yayımlandı.

1. Hıyar, günlük ihtiyacınız olan birçok vitamini içerir. Tek bir hıyarda Vitamin B1, Vitamin B2, Vitamin B3, Vitamin B5, Vitamin B6, Folik Asit, Vitamin C, Kalsiyum, Demir, Mağnezyum, Fosfor, Potasyum ve Çinko ihtiva eder.

2. Öğleden sonra yurgunluk mu hissettiniz? Kahveyi, çayı, soğuk içecekleri bir taraf bırakın ve bir hıyar yiyin. Hıyar iyi bir B vitaminler ve Karbohidratlar kaynağıdır ve yediğinizde saatler sürecek yorgunluğunuzu kısa bir sürede ortadan kaldırır.

3. Banyo veya duştan sonra aynanızın buğulanmasından şikayetçi misiniz? Bir hıyar dilimini alıp aynayı ovun. Hem buğulanma yok olacak hem de pırıldayan bir aynaya ve nefis bir kokuya sahip olacaksınız.

4. Haşereler bahçenizi veya saksı bitkilerinizi mahvediyor mu? Bahçeniz için bir aluminyum tabağa (ya da aluminyum folyoya) hıyar dilimlerini koyup, ortada bir yere yerleştirin. Saksılarınıza ise birkaç dilimi toprağın üzerine yine aluminyum tabak veya folyo ile yerleştirin. Bütün mevsim haşerelerden kurtulacaksınız. Hıyardaki kimyasallar aluminyum ile
etkileşerek insanların algılayamadığı ama haşereleri deli eden bir koku yayar ve onların ortadan kaybolmalarına neden olur.

5. Bayanlar, sokağa çıkmadan önce veya denize-havuza girmeden önce bir süreliğine selülitlerinizden kurtulmak ister misiniz? Sorunlu bölgeleri nizi birkaç dakika süreyle hıyar dilimleriyle ovun. Hıyardaki fitokimyasallar derinizdeki kollajenlerin gerilmesini sağlar, dış tabakayı sıkılaştırarak selülitlerin görüntüsünü azaltır. Aynı şekilde kırışıklıklara da iyi gelir (özellikle de göz civarındaki).

6. "Akşamdan kalma" sorununuzdan veya kötü bir baş ağrısından kurtulmak ister misiniz? Yatağa girmeden önce birkaç dilim hıyar yiyin ve ertesi sabah dipdiri, baş ağrısız kalkın. Hıyar, vücudun kaybetmiş olduğu gerekli besinleri takviye edici yeterli miktarda şeker, B vitaminleri ve elektrolitleri ihtiva ettiği için yediğiniz birkaç dilim sorunlarınızı hemen yok eder.

7. Özellikle diyet yapanlar, açlık dürtünüzü ortadan kaldırmak mı istiyorsunuz? Hıyar yiyin.

8. Evinizde ayakkabı boyanız mı kalmadı? Taze kesilmiş bir hıyar ile ayakkabınızı ovalayın. İçerdiği kimyasallar ayakkabınıza hem harika görünen bir parlaklık verir hem de deriyi su geçir mez hale getirir.

9. Evinizde bir kapı, pencere ya da benzer bir şey gıcırtı mı yapıyor? Bir dilim hıyarı alıp gıcırtı yapan yerlere sürtün (tabii sürtünme yapan yerlere, menteşenin dışına değil!!) gıcırtı gidecektir.

10. Kendinizi gergin, bitkin mi hissediyorsunuz (özellikle ders çalışan öğrenciler, yeni bebek sahibi olmuş anneler ve diğer herkes) ? Bir tas kaynar suyun içine bir bütün hıyarı ince dilimler halinde keserek koyun. Tası da bulunduğunuz odada uygun bir yere koyun. Hıyardaki kimyasallar ve diğer besinler kaynar suyun içine girince tepki gösterirler ve suyun buharı ile birlikte bulunduğunuz odaya yayılarak nefis bir aroma yayarlar. Bu aroma sizlerin tüm gerginliğini alarak sakin kişiliğinize dönmenizi sağlayacaktır. Özellikle öğrenciler bunu denemelidir.

11. Yemek yediniz (örneğin kebap) ve ağzınızdan kötü koku yayıyorsunuz. Bir hıyar dilimini alıp dilinizle damağınıza yerleştirin ve en az 30 saniye öyle tutun. Ağzınızda kötü kokulara neden olan bakterilerin fitokimyasallar sayesinde ölmesi nedeniyle bu sorundan kurtulmuş olacaksınız. (Soğan-sarmısak kokusu konusunda bir bilgi yok. Bunu da siz deneyin ve sonucu görün.)

12. Evyelerinizi, lavabolarınızı çevreye zarar vermeyecek bir şekilde temizlemek ister misiniz? Bir dilim hıyarı alıp temizlemek istediğiniz yeri ovun. Sadece yılların birikimi lekeleri kirleri temizlemekle kalmaz, ayrıca güzel bir parlaklık verir temizlediğiniz yere. Bunun yanında elleriniz de o temizlik malzemelerin verdiği zararlardan kurtulmuş olur.

13. Kalemle yazarken bir hata yaptınız ve hatayı silmek istiyorsunuz. Hıyar kabuğunu alıp yavaş ve nazikçe silmek istediğiniz yazıya sürtün. Boya kalemlerinde ve keçe kalem yazılarında da oldukça yararlı. (Bilirsiniz bazen çocuklarımız duvarlara yazılar yazar, resimler yaparlar. Onlarda da deneyebilirsiniz.)
alıntıdır

12 Haziran 2010 Cumartesi

Adet Dönemi Sancıları

Dr. Ahmet Maranki' den adet sancılarına iyi gelen çaylar



Karışık bitki çayı
Civanperçemi, aslanpençesi, çobançantası ve adaçayı bitkilerinin adet sancıları için faydalı bitkiler. Bu dört bitkiyi isterseniz ayrı ayrı isterseniz karıştırıp demleyin ve içine bir kaşık bal atarak tüketin. Bitkileri sadece bir taşım kaynatmaya özen gösterin.

Soğan suyu
Bir soğanın başına vurup kırın. 1 litre suyun içine koyup haşlayın. Hazırlanmış soğan suyundan 15 gün boyunca günde 2 bardak tüketin. Sebze ve meyveleri, bitkileri tüketmek için hazırlarken asla metal bıçak kullanmayın.

Safran
Adet sancısını önleyen bir diğer bitki de safran. Peki, adet sancılarını önlemek için safranı nasıl kullanmalısınız? Bir tutam safranı bir fincan kadar suyun içerisine atıp kaynatın. Kaynadıktan sonra bu bitkisel çayı içtiğinizde adet sancılarınız git gide azalıyor. Safranı balla karıştırarak içmek de hem afrodizyak hem de adet söktürücü özellik göstermesinin yanı sıra adet sancılarını giderici bir etki de bırakıyor.

Civanperçemi çayı
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, ağrılı ve sancılı geçen adet dönemlerine karşı civanperçemi bitkisini öneriyor. Bu kürün etkili olabilmesi için adet başlamadan üç gün önce uygulamaya başlamak gerekiyor. Bir tutam civanperçemini (yaklaşık beş gram) yarım litre kaynamakta olan suyun içine atıp ağzı kapalı olarak kısık ateşte 3 dakika demleyin. Soğuduktan sonra süzüp her gün sabah ve akşam bir su bardağı için.

Küçük bir not: Bu çayı her gün taze olarak hazırlamanız gerekiyor. Ayrıca adetin bitimine kadar devam ettireceğiniz bu kürü beş-altı ay boyunca her regl döneminde uygulamanız da yararlı olacaktır.

Adet sancısını azaltmak için yenmesi ve uzak durulması gereken yiyecekler…

Regl kanamasından önce baş ağrısı, karında şişlik gibi problemler oluyorsa reglden bir hafta önce tuzu azaltmakta fayda var.
Doğal idrar sökücü olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi yiyecekler bu dönemde oluşan ödemi giderir.
Adet sancısına karşı fındık, fıstık, et ve balık tüketmelisiniz.
Az işlemden geçmiş doğal yiyecekler, sebze, meyve tüketilmek gerekiyor. Pirinç, patates, yulaf gibi besinler, düşük yağ oranlı beyaz etler, baklagiller, doymamış yağ karbonlarını içeren bitkisel yağlar, sağlıklı beslenmenin temelini oluşturuyor. Regl döneminde buna daha da çok dikkat etmek gerekiyor.
Adet döneminde çikolatadan, çok şekerli, tuzlu yiyeceklerden uzak durulması şart. Doğal isteğe karşı kan şekerini dengede tutmak gerekiyor. Çikolata yenilince şeker yükseliyor ve sonra aniden düşüyor. Vücut da bu ani artış ve azalmaya olumsuz tepki veriyor.


Adet öncesi sıkıntılarını azaltan yiyecekler
Araştırmalar, adet öncesi sıkıntılarının iyi bir beslenme programıyla azaltılabileceğini gösteriyor. B vitamini, kalsiyum ve magnezyum içeren yiyecekler tüketmek, adet öncesi sıkıntılarını azaltmada etkili oluyor.

B vitamini: Ciğer, böbrek, yumurta sarısı, yapraklı sebzelerde bulunur.
Kalsiyum: Süt, balık, ayçekirdeği, soya fasulyesi, yerfıstığı, ceviz, somonda bulunur.
Magnezyum: Mısır, fındık, maydanoz, elma, incir, limon, portakal, unda bulunur.

ALINTIDIR

10 Haziran 2010 Perşembe

Kiraz Sapı

Bir çok derde deva olan kiraz sapının, idrar söktürücü özelliğiyle de böbreklerin dostu olduğu bildirildi.

ADANA (İHA) - Bir çok derde deva olan kiraz sapının, idrar söktürücü özelliğiyle de böbreklerin dostu olduğu bildirildi.

Kiraz sadece meyvesiyle değil, kökleri, kerestesi, kabukları, zamkı, yaprakları, çiçekleri, çekirdeği ve meyve sapları da kullanılabilen çok yönlü bir bitki. Ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını sağladığı için romatizma ve gut hastalıklarıyla eklem kireçlenmesi ve damar sertliğinin tedavisinde kullanılan kirazın sapları idrar söktürücü olduğu gibi bronşite karşı da kullanılıyor.

Gölgede iyice kurutulan saplarla hazırlanan şuruplar veya demlemelerle iyileşme sağlanabiliyor. Saplar gerekirse kıyılarak bir gün süreyle su içinde ıslanmaya ve yumuşamaya bırakılıyor. Bir litre su içine bir küçük avuç sap konularak hazırlanacak demlemeden günde 3-4 fincan içiliyor. Bu demleme günde 2 kez el ve ayak banyosu şeklinde de kullanılabiliyor. Ya da hazırlanan kiraz sapı demlemesi taze veya kurutulmuş kiraz üzerine boşaltılarak yarım saat bekletildikten sonra süzülerek aynı dozda içilebiliyor.

Kirazın sapları ayrık ve mısır püskülüyle kaynatılarak demlendiğinde ise ayak ve karın şişliğinde, arpayla kaynatılarak elde edilen demlemeyse idrar söktürücü olarak kullanılıyor.

Adanalı aktar Yusuf Değişmez ise kiraz saplarının en çok idrar yolları enfeksiyonları için tercih edildiğini belirterek, kiraz sapı çayının vücuttaki ödemlerin atılmasında da etkili olduğunu söyledi.
YAZI İNTERNETTEN ALINTIDIR

Kefir

http://www.ztbb.org/kefir.aspx


Kefir
Kefir, faydalı bakteri ve mayalar içeren (probiyotik) fermente bir süt ürünüdür. Probiyotik olması dolayısıyla, faydalı mikroorganizmaların üremesini arttırıcı maddeler içeren (prebiyotik) yoğurttan ayrılır. Probiyotik açısından en zengin gıdalar anne sütü ve kefirdir.
Kefirin kullanımı uzun yıllar Kafkasya ile sınırlı kalmış ve yapım tekniği gizli tutulmuştur. Sağlık üzerindeki faydalı etkilerinin keşfedilmesiyle 8. yüzyılın başlarından itibaren ünü Kafkasya sınırlarını aşmış, 19. yüzyılın başlarında Rusya’ya, daha sonra Avrupa, ABD ve Avustralya’ya ulaşmıştır.
1912 Nobel Tıp ödülünü kazanan Elie Metchnikoff probiyotikleri araştırmış, yoğurt, peynir, kefir gibi süt ürünlerinde bulunan asit yapıcı mikroorganizmaların bağırsaklardaki hastalık yapıcı mikroorganizmaları nötralize ettiğini saptamış, Kafkasya’da bazı hastalıkların az görülmesini ve insanların uzun ömürlü olmasını probiyotiklerden zengin gıda tüketmeleriyle açıklamıştır.

Kefir üretimi
Kefir üretiminde ilk aşama kefir oluşumunu sağlayan mayanın hazırlanmasıdır:
· Kuru kefir taneleri 30-32 °C’deki suda 3 saat bekletilir, taneler şişer, kabarır ve karnabahar görünümünü alarak yüzeyde toplanır.
· Yüzeydeki taneler alınıp temiz suyla yıkanır, 100°C’de kaynatılarak sterilize edilmiş ve 20°C’ye soğutulmuş süte 1 ölçü kefir tanesine 3 ölçü süt oranında aşılanır.
· Karışım 19-20°C’de 24 saat kuluçkaya bırakılır.
· Kuluçka süresinin sonunda, yüzeydeki taneler alınıp sterilize edilmiş ve soğutulmuş süte karıştırılır ve bir gün beklenir.
· Bu işlem sütte gaz kabarcıkları görülünceye kadar tekrarlanır. Sütte gaz oluşumu kefir mayasının aktif hale geldiğini gösterir. Böylece kefir mayası elde edilmiş olur.
· Sürekli üretimde bu mayadan faydalanılır.

Aktif hale gelmiş kefir taneleri şöyle mayalanır:
· Sterilize edilmiş süt, günlük pastörize süt veya UHT süt kullanılabilse de günlük pastörize süt tercih edilir.
· Süt 5 dakika kaynatıldıktan sonra 20-25°C’ye kadar soğutulur.
· İşlem için cam kavanoz kullanılmalı, bakır, alüminyum kaplar kullanılmamalıdır.
· 1 lt sütün içine 30-50 gr kefir tanesi ilave edilerek ağzı kapatılır.
· 20-25°C’de yaklaşık 18-24 saat bekletilir, bu süre içinde tahta kaşıkla sık sık karıştırılır.
· Mayalanma süresinin sonunda metal olmayan temiz bir süzgeçten geçirilir.
· Süzgeçte kalan kefir taneleri temiz ve klorsuz suyla yıkanıp tekrar süte konur.

İlave bilgiler
· Evde hazırlanan kefirin kullanım süresi 3 gündür, karanlıkta ve soğukta (2-4°C) muhafaza edildiğinde 6-8 güne çıkabilir, marketlerde satılanların raf ömrü uzundur.
· Kefirde peynir veya sirke kokusu varsa enfeksiyon olabilir, temiz suyla iyice yıkanmalı veya yeni kefir taneleri kullanılmalıdır.
· Kefirin sıcak yemeklerle birlikte içilmesi probiyotik mayaların ölümüne sebep olabilir.
· Mayalanmakta olan kefir taneleri uzun süre süzülemeyecekse buzdolabında bekletilir.

Kefirin farklı kullanımları
Özellikle çocukların içmesini kolaylaştırmak amacıyla greyfurtlu, portakallı, çilekli, muzlu.. kefir üretilmiş; dondurmaya kefir ilave edilerek probiyotik, yaban mersini pulpu ilave edilerek prebiyotik özelliği arttırılmış; ekşi süt kefiri, glukozlu kefir, peynir suyu kefiri, kefir sodası ve kefir sabunu yapılmıştır.
Fermente sucuk üretiminde kefir kültürü kullanımının, sağlık açısından risk teşkil eden anaerob (E. coli, S. aureus) ve koliform bakterileri, diğer fermente sucuk üretimlerine kıyasla kısa zamanda durdurduğu tespit edilmiştir. Bu sucukların mikrobiyolojik kalitesi arttığı gibi, tat ve aromaları da beğeni toplamıştır.

Kefirin özellikleri
Kefir taneleri, irili ufaklı, beyaz-sarımsı renkli ve karnabahar görünümündedir. Tanelerin dışında “kefiran” adı verilen yapışkan bir zar vardır. Faydalı bakteriler ve mantarlar kendi yaptıkları bu zarın içinde yaşar. İyi bir kefir tanesi elastiki yapıda olmalı, yapışkan ve yumuşak olmamalıdır.
Kefirde şu faydalı mikroorganizmalar bulunur: Laktik asit bakterileri:Streptococcus lactis (Lactococcus lactis subsp. lactis), S. cremoris (Lactococcus lactis subsp. cremoris), S. diacetylactis, Leuconostoc kefir, L. mesenteroides, Lactobacillus acidophilus, L. brevis, L. bulgaricus, L. kefir, L. casei, L. lactis
Asetik asit bakterileri: Acetobacter aceti, A. rasens
Mayalar: Kluyveromyces marxianus, K. fragilis, K. lactis, Saccharomyces cerevisiae, S. unisporus, Candida kefir, C. pseudotropicalis, C. valida
Kefir, protein, yağ, laktoz, kalsiyum, fosfor, aminoasitler, folik asit ve B vitaminleri bakımından oldukça zengindir.
Kefirin kendine has asidik tadı ve ekşimsi lezzeti, yapısında bulunan mikroorganizmaların ürettiği karbondioksitten ileri gelir. Kefirler asit, alkol ve CO2 içeriklerine göre, zayıf, orta sert, sert ve çok sert diye sınıflandırılır: Zayıf kefir, asit, alkol ve CO2 açısından fakir; çok sert kefir ise zengindir. Zayıf kefir 24 saat, orta sert kefir 48 saat, sert kefir 72 saat sonunda elde edilir.

Kefirin faydaları
İnsanın bağırsak florasında bulunan 400 çeşit bakteri ve mantar bağırsak zarında koruyucu bir tabaka oluşturur. Sağlıksız beslenme ve antibiyotik kullanımı sebebiyle bağırsak florası zaman içinde bozulur ve hastalıklar ortaya çıkar. Kefirle vücuda alınan faydalı bakteriler, özellikle laktobasiller, bağırsaklara yerleşerek buradaki mikroflorayı düzenler. Kefir üzerine yapılan araştırmalarda ulaşılan bazı sonuçlar şunlardır:
· Antimikrobiyal ve antifungal aktiviteyle, E.coli ve Salmonella gibi patojen bakteriler ve Candida, Saccharomyces, Rhodotorula, Torulopsis, Mikrosporum ve Trichopyton mantarları üzerinde engelleyici etki gösterir.
· Laktik asit bakterilerinin insanlarda ve bazı hayvanlarda bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği belirlenmiştir.
· Laktoz intoleranslı 8 kişiyle yapılan bir denemede, kişilere 500 ml düşük yağlı süt içirildiğinde karın ağrısı ve ishal görülürken, aynı miktar yoğurt veya kefir verildiğinde herhangi bir olumsuz belirti görülmemiştir.
· Helicobacter pylori enfeksiyonunun tedavisinde olumlu sonuç verir. Mide kaslarının düzenli çalışmasını ve midenin daha hızlı boşalmasını sağlar.
· Laktik asit bakterileri, yüksek kolesterol içerikli diyetlerle beslenen farelerin toplam serum kolesterol ve fosfolipid seviyelerini önemli ölçüde düşürmüştür.
· Bruselloz hastalığına sebep olan Brucella bakterilerinin üremesi için gereken pH 5.8’dir. Kefirin yapıldığı süte eklenen Brucella bakterileri 0-24 saat arasında canlı kalabilmiş, 24-120 saat arasında üreyememiştir. Bunun sebebi, kefirin pH’ının düşük olması ve fermantasyon ürünleri içermesidir.
· Tümörlü fareler üzerinde yapılan bir çalışmada tümör hücrelerinin gelişimini engellediği görülmüştür.
· Kefir tanesinden saflaştırılan ve suda çözünebilir bir polisakkarit olan KGF-C’nin bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği ve kanserli hücrelerin gelişmesini %20-90 oranında engellediği belirlenmiştir.

Fazla miktarda CO2 içerdiği için kalp hastaları kefir içmemelidir.
Kefir içimiyle ilgili tavsiyeler:

Astım ve bronşitHer gün 1 ltAğır vakalarda 1 yıl boyunca kullanılır.
Dolaşım bozukluklarıHer gün 1 ltAğır vakalarda yetişkinler 2 lt içebilir.
Yüksek tansiyonHer gün 1 lt
Safra bozukluklarıHer gün 1 lt
SarılıkHer gün½ lt12 saatlik kefir kullanılmalı, yatarken içilmeli, 2-4 hafta devam edilmelidir.
Böbrek hastalıklarıHer gün 1 lt
Mesane hastalıklarıHer gün 1 lt
KabızlıkHer gün 1 ltAğır vakalarda yetişkinler 2 lt içebilir.
EnfeksiyonlarHer gün 1 lt
ÇıbanlarHer gün 1 ltRahatsızlık süresince kullanılır.
EgzamaHer gün½ ltAyrıca haricen kefir sürülebilir.
Sinirsel hastalıklarHer gün 1 lt



Aktif kefir tanelerini üniversitelerin Ziraat Fakültelerine bağlı Süt Ürünleri bölümlerinden ve Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesinden temin edebilirsiniz.

Arzu Yakut
Biyolog
Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi

Kaynaklar
Aliyev C. Kefir ve Yaban Mersininin Dondurmanın Fizikokimyasal, Duyusal ve Mikrobiyolojik Özelliklerine Etkisi. Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2006, s. 62.
Alpkent Z. Kefir ve Kefirin Sağlık Üzerine Etkisi. Antalya: Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü, s. 1-4.
Etöz D. Kefirden İzole Edilen Maya ve Bakterilerin Bazı Patojen Mikroorganizmalar Üzerine İnhibitör Etkisi. Ankara: Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2006, s. 62-7.
Güngör Ö. Meyve Suyu İlaveli Kefirin Depolama Süresince Özelliklerinin Belirlenmesi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 51-2.
Kendirci P. Kefir ve Kefir Tanesinde Aflatoksin M1 Tayin Yönteminin Geliştirilmesi ve Kontamine Sütlerden Kefire ve Kefir Tanelerine Aflatoksin M1 Geçişinin Araştırılması. İzmir: Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2002, s. 10, 12-5.
Taşkın N. Ankara İlinde Tüketime Sunulan Sokak Sütlerinde ve Beyaz Peynirlerde Brucella Varlığının Elisa Yöntemiyle Araştırılması ve Brucella Bakterisinin Kefirde Yaşam Süresinin Tayini. Ankara: Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 62-3.
Ulusoy BH. Kefir Kültürü ile Fermente Sucuk Üretimi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Doktora Tezi, 2007, s. 21-2, 83.
Aydın A. Kefir ve diğer probiyotiklerin insan sağlığındaki önemi.www.beslenmebulteni.com
Kaptan N. Toplum sağlığında kefirin önemi. www.biltek.tubitak.gov.tr

Bal Hakkında Merak Ettikleriniz

Arı ve bal çağlar boyu bereketin, bolluğun, hatta gücün, ölümsüzlüğün ve dirilişin simgesi olarak kabul edilerek özellikle erkekler tarafından sembolleştirilmiştir. Antik Yunan’da nektar denilen bal Tanrıların içkisi sayılacak kadar değer verilen bir gıda iken arı da bu uygarlığın gerçek dünyasında madeni paralarda görülen bir motif olmuştur. Metro Kültür Yayınları’ndan çıkan ve Nilhan Aras’ın yazdığı ‘Ballı Yazılar’ tarihten bugüne balın yararlarını, kullanım şeklini detaylarıyla anlatıyor. Ayrıca çeşitli yazarların ‘ballı yazıları’nı da kitapta bulmak mümkün. İşte bal hakkında merak ettikleriniz...

Bal, arıların çeşitli çiçeklerden topladığı nektarin veya şekerli sıvıların fiziksel ve kimyasal değişimlere uğratıldıktan sonra petek gözlerine depoladıkları, tatlı, koyu kıvamlı bir besin maddesidir. Arıların yaşayabilmek için enerjiye, yavru üretebilmek için polene ihtiyaçları vardır.

Her balın mutlaka değişik bir aroması vardır. Uzun yıllardan beri yöresel balları tüketen insanlar o yöresel balın aromasına alışırlar ve her zaman o damak tadını ararlar.

Balda mikrop üremez. Çünkü bal antibakteriyel özelliğe sahip bir besin maddesidir. Bu nedenle ilk çağlardan beri yara ve yanıkların tedavisinde, cilt bakımında, mide rahatsızlıklarında ve birçok hastalığa karşı vücudu kuvvetlendirmek için kullanmaktadır.

1 yaşından küçük bebeklerin beslenmesinde bal kullanılması önerilmez. Amerika ve Kanada’da bazı bebek ölümlerinin botulizm hastalığından kaynaklandığı saptanmıştır. Botulizm, clostridium botulinim adı verilen bakterinin bebeklerin sindirim sisteminde çoğalmasıyla gelişen ciddi bir hastalıktır. Bu bakteri daha çok konserve yiyeceklerde görülür. Bebeklerin sindirim sistemi bu bakteriye karşı duyarlıdır ve ancak 1 yaşından sonra direnç gösterir.

Bazı ballar toksik etkili olabilir. Arılar kendilerine toksik olmayan her türlü nektarı toplar ve bal yaparlar. Karadeniz bölgesinde yaygın olarak bulunan orman gülü çiçekleri içerir. Orman gülü ‘deli bal’ olarak da bilinir. Bir çay kaşığından fazla tüketildiğinde kalp atışını yavaşlatmakta, tansiyonu düşürmekte, bayılmalara ve çeşitli rahatsızlıklara neden olmaktadır.

Hakiki bal kristalize olabilir. Balın kristalize olması ya da şekerlenmesi kalite kriteri olarak değerlendirilmemeli. Bal içerisindeki en yaygın şekerler glukoz ve fruktozdur. Eğer bitkinin nektarında glukoz oranı fazla ise bal zamanla kristalize olur. Fruktoz miktarı fazla ise daha uzun süre şekerlenmeden saklanabilir.

Kristalize olan bal, su banyosu içerisinde ısıtılarak tekrar eski sıvı haline döndürülebilir. Ancak bal doğrudan doğruya ısıya tutulmamalıdır. Cam kavanoz içerisindeki kristalize ballar bir tencerede ısıtılan sıcak suyun içerisine yerleştirilir. Hafif ateşte su ısıtıldıkça bal eski sıvı haline döner.

Balın rengi kalite değil, tercih meselesidir. Çünkü balın rengi arının nektar topladığı bitkinin çeşidine ve zamana bağımlı olarak değişebilir. Bazı bitkilerin balı açık sarı, amber renginde olmasına rağmen bazı ballar koyu renklidir. Narenciye, pamuk balları açık renkli, çam ve kestane balı koyu renklidir.

Süzme bal ile petek bal arasında bileşim olarak fark yoktur. Her ikisinin de besin değeri aynıdır.

Türkiye’nin her bölgesinde bal üretilir. Ancak tek bir çiçeğe ait ballar belli zamanlarda ve belli bölgelerde üretilir. Karadeniz kıyılarında ve yakın bölgelerde kestane ve orman gülü, Ege’de çam, Trakya’da ayçiçeği, Akdeniz’de narenciye, Güneydoğu Anadolu’da pamuk ve üçgül balları üretilir.

Balın besleyici özelliği yüzyıllardır bilinir. Bal, vitamin, mineral, aminoasit ve enzimler gibi pek çok yaşamsal faktörleri içerir. Bal, bir yemek kaşığında 64 kalori enerji sağlayarak kaslar için yakıt görevi yapar.

Yapılan araştırmalar bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, balın mideyi kaplayarak spazmları rahatlattığı ve sindirim sistemi üzerinde düzenleyici etki gösterdiğini ortaya koymuştur. Cilt üzerinde de olumlu etkileri vardır.

Balı kahvaltı dışında da rahatlıkla kullanabilirsiniz. Her türlü zeytinyağlı yemeğe ve fırın etlerine tat vermesi için 1 kaşık kadar katılabilir. Ayrıca meyve suyu, çay, süt gibi sıklıkla tükettiğimiz içecekleri tatlandırmak amacı ile şeker yerine yine vitamin, mineral açısından daha zengin, daha doğal olan bal kullanılabilir. Fırınlanmış ürünlerde bal, daha süngerimsi yumuşak bir yapı sağlarken ürünün kurumasını geciktirir, raf ömrünü uzatır.


Bal alırken dikkat!

Markalı bal alın: Balın kalitesini tadarak ya da başka bir duyusal özelliğinden anlamak mümkün değildir. Riski açıkta satılan ballarda tüketici, markalı satılan ballarda ambalajlayan firma taşır.

Süzme bal alın: Her ne kadar petekli ballarda hile yapılmayacağı yolunda bir inanış varsa da bu ballar da arıya şeker yedirilmek suretiyle imal edilebilmektedir. Ayrıca arıcılıkta kullanılan ilaç uygulamalarının pek çoğu doğrudan petekler üzerine olmaktadır. Dolayısıyla petekli balda kalıntı riski yüksektir.

Markayı sorgulayın: Aldığınız balın markasının yıllar içerisinde kanıtlanmış, güvenilir bir marka olmasına, üründe parti numarası, dolum tarihi, son kullanma tarihi, firma adı adresi, telefonu gibi ürün ve firma kimliğini açıkça belli eden ibarelerin bulunmasına dikkat edin.

Etiketi iyi inceleyin: Doğal bal sadece Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’ne uygun olarak satışa sunulabilir. Ancak bal olmadığı halde isminde bal geçen bazı ürünler bal aromalı şurup adı altında satışa sunulabilmektedir ve bu durum etiketlerinde kolayca okunacak formatta belirtilmemektedir.

http://www.posta.com.tr/yasam/yeme-icme/HaberDetay/Bal_hakkinda_merak_ettikleriniz___.htm?ArticleID=32223